• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY Siyanürlü altın

Siyanüre tepki

Halk mı ruhsat mı?

İzmir Bergama ilçesi bir süredir demokrasi laboratuvarı özelliği taşıyor. Laboratuvarda 7 yıldır süregelen bir deney yapılıyor.

Hükümetin tercihi mi önemli yoksa halkın isteği mi?

Belki daha doğru bir tanımlamayla hükümetler halka rağmen kararında direnmeli mi, yoksa halk isteğine uymalı mı?

Bu deneyin başlangıcı 7 yıl öncesine dayanıyor.

Her şey Eurogold adındaki bir firmanın, Bergama'ya bağlı Ovacık'ta siyanürle altın çıkarmak için ruhsat almasıyla başladı. İlk zamanlar bu işin ne denli ciddi ve tehlikeli olduğu anlaşılamadı. Ama daha sonra, siyanürle yapılacak altın çıkarma işinin çevrede bulunan 17 köye zarar vereceği belirtilince, tepkiler de başladı. Başta çevre gönüllüleri, bilim - ilim adamları olmak üzere, giderek genişleyen bir tepki halkası oluştu.

Konu Türkiye'nin sınırlarını aşarak dünya basınına da girdi. Altın arama ruhsatına sahip firma ilgilileri, tepkilere karşılık olarak sürekli açıklamalar yaparak siyanürle altın aramanın denildiği gibi zararlı sonuçları bulunmadığını söylediler.

Ama, başlangıçta, tazminat için yapıldığı öne sürülen tepkiler dinmedi. Tam tersine öylesine arttı ki, Türkiye'dekilerden daha şidetli tepkiler dışardan gelmeye başladı.

Son zamanlarda bu olayın Türkiye turizmine darbe vuracağı yapılıp çizilmeye başlandı. Hatta Almanya'daki bazı seyahat firmalarının Türkiye'deki rezervasyonlarını bu yüzden iptal ettirmeye başladıkları bildirildi.

Adeta, terazinin bir kefesinde yasal yetkili Eurogold firması, öbür kefesinde ise yöre halkı, siyasetçiler, çevreciler ve medya vardı.

Bakanlığın yetki belgesiyle kamuoyu karşı karşıya gelmişti.

Siyanürle altın aranmasına karşı başlatılan tepkiler özellikle son bir yılda adeta patlama gösterdi.


Referandum bile yapıldı

Eurogold firmasının 2 bine yakın ağaç keserek inşaat çalışmalarına başlaması üzerine yoğunlaşan bu "Çevre Savaşı"nın son bir yıldaki satırbaşları şöyle oldu:

* 16 Kasım 1996'da köylüler, çoluk- çocuk, yaşlı- genç sokağa döküldü. Çanakkale-İzmir karayolunu 5 saat trafiğe kapattılar.

* 26 Kasım 1996'da 17 köyün muhtarı Bergama Cumhuriyet Alanı'nda "Yetti gari, siyanürlü altına hayır" mitingi yaptılar.

* 24 Aralık 1996'da köylüler, "Çıplak eylem" yaptılar.

* 13 Ocak 1997'de Bergama Çevre Yürütme Kurulu'nun girişimiyle, 8 köyde referandum yapıldı. Oylamaya katılan 2386 seçmenden tümü "Siyanüre hayır" dedi. Tek evet oyu bile çıkmadı.

* Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın, konuyu Belçika ve Almanya'daki Avrupa Parlamentosu'na taşıdı. Yeşiller ve Sosyalist Gruplar Taşkın'a destek verdi.

Türkiye'ye yoğun turist akışı sağlayan Alman turizm firmaları da madene karşı yapılacak eylemlere destek vereceklerini açıkladılar.

Ankara'ya kadar gidildi

Bergamalılar verilen iznin iptalini sağlamak için hükümete baskı amacıyla eylemlerini sürdürdüler. 26 otobüsle Ankara'ya gelen yaklaşık 1200 kişi, dertlerini anlatabilmek için kapı kapı dolaştı.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı ziyaret eden Bergamalılar, Baykal'dan tam destek gördüler. DSP ve ANAP'ı da ziyaret eden Bergamalılar, daha sonra TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'ye dertlerini anlattılar. ANAP lideri Mesut Yılmaz, görevin hükümete düştüğünü ancak kendilerine düşen ne görev varsa bunları yerine getireceklerini bildirdi. Bergamalılar, bu sıcak ilgili DYP ve Refah'tan bulamayınca, Ankara'da temaslarını bitirerek köylerine döndüler.

Sadece hükümet, yani verilen yetkiyi iptal edecek yetki sahipleri tepkilere destek vermiyordu.

Gerçekten ilginç bir deney yaşanıyordu.

Vali Kutlu Aktaş ağırlığını koydu

Bergama-Ovacık ve cıvar köylerin tepkileri, bir kaç hafta önce en büyük boyuta ulaştı. Kadınlı, çocuklu yüzlerce köylü siyanürle altın çıkartılacak araziyi işgal edince, devlet güçleriyle karşı karşıya kaldılar. Tel örgüleri parçalayıp maden arazisini işgal eden köylüleri ancak İzmir Valisi Kutlu Aktaş durdurabildi. Vali Aktaş, olayların daha fazla büyümemesi ve kan dökülmesini önlemek için maden ocağını, 5442 sayılı İl İdare Yasası'nın kendisine verdiği yetkiye dayanarak bir ay süre ile kapatmak durumunda kaldı. Valinin bu kapatma işlemi ile sakinleşen köylüler eylemi sona erdirdiler. Ama bunu yeterli bulmadıklarını şöyle açıkladılar:

"Bir ay kapatmak bir şey ifade etmez. Bu madenin tamamen kapatılması gerekli. Bizim hayatımızla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Bu maden bizi ölüme götürecek. Bu maden mutlaka kapatılmalıdır.."

Danıştay bu kez köylülerden yana

Artık olay sadece Türkiye'nin olayı olmaktan çıkmıştı.

Ankara'ya gidiş, maden ocağını işgal, bir ay kapatma, Avrupa'daki kurumların tepkileri, olayı çok farklı bir boyuta taşıdı.

Çevre Bakanlığı'nca verilen arama izninin iptali için İzmir 1. İdare mahkemesi'nde açılan dava köylülerin aleyhine sonuçlanmıştı. Ancak, Danıştay, farklı görüşteydi.

Danıştay, İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin kararını bozdu.

Köylülerin sevinçle karşıladıkları Danıştay kararının gerekçesinde, Anayasa'da "herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına" sahip olduğunun vurgulandığı belirtildi. Siyanürle altın aramanın sağlık açısından risk taşıdığı da Danıştayca benimsenmiş oldu.

*** 

Haberin içinden

Bergama'da yıllardır yaşanmakta olanlar sosyoloji ve siyaset bilimi açısından ilginç veriler sergiliyor.

Bir yanda, yaşadıkları bölgenin nesiller boyu sürecek bir kirliliğin etkisi altına girmesini önlemeye çalışan köylüler, bir yanda köylülerin tepki gösterdikleri işi yapmak için ülke yöneticilerinden izin almış bir kuruluş var.

Bir taraf sağlık ve çevreyi savunuyor, öteki taraf ise ticari kazanımı.

Bir an köylülerin tepkilerine gerekçe yaptıkları bilgilerin doğru olmadığı düşünülse bile acaba halka rağmen bir ticari faaliyet sürdürülmeli mi?

Asıl üzerinde durulması gereken nokta işte budur; halka rağmen olmalı mı?

Peki ama, ya halk, Eurogold firmasının dediği gibi kışkırtılıyor ve yanlış davranışta bulunuyorsa?! Bu kez zarara uğrayan Eurogold olmayacak mı? Evet olacak; ama, bu durumda halk sağlığı için bir tehdit oluşmayacak.

Her iki durumda da kararın halkın istediği doğrultuda verilmesi gerekir.

Çünkü, doğru da olsa yanlış da, olay orada yaşayanların yaşamını ilgilendirmektedir.

Bugün halk, yanlış yönde tepki gösteriyorsa ve bu bir kışkırtma sonucu sağlandıysa, kendi görüşlerinin doğru olduğunu öne sürenler de aynı başarıyı gösterip halkı yanlarına çekebilirler.

Ancak bir tek konuda halka rağmen karar alınabileceği savunulabilir; eğer halkın isteği, çevre ve toplum sağlığı açısından zararlıysa.

Nasıl ki, intihar saygı duyulacak bir tercih değilse, toplum ve çevre sağlığına aykırı halk istekleri de saygıyla karşılanamaz.

Siyanürlü altında ise her yol halkın haklılığına çıkıyor.

(Yerel Yönetim dergisi yıl 1997)  

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar33.865834.0015
Euro37.658837.8097
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü