İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura:
Düzen yağma düzeni
* Ankara gölge etmesin yeter.
* Biz Ankara'nın 150 yıl önündeyiz.
* Gecekonducuya hapis cezası verilmeli
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, yerel yönetimler konusunda köklü değişimlerin zaman yitirilmeden yapılmasını savunuyor. Özfatura, bu konuya partiler üstü bir eleştiriyle yaklaşıyor.
Özfatura'nın yerel yönetimler reformundan, gecekondulaşmaya ve son siyasi gelişmelere kadar geniş bir yelpazede görüşlerini aldık.
Yaptığı açıklamalarda sistemin tamamen tıkandığını belirten Özfatura, bugünkü düzenin yağma düzeni olduğunu söylüyor.
Yeni sistem
Burhan Özfatura'ya göre, mevcut sistemin sürdürüldüğü bu yıllar, Türk siyaset tarihine kayıp yıllar olarak geçecek. Türkiye, bir an önce yerinden yönetim anlayışına ve başkanlık sistemine geçmediği takdirde çağdaşlık seviyesini yakalaması da mümkün olamayacak.
Yapılması gerekenleri sıralarken bunların mutlak şart olduğu görüşünü yansıtan Özfatura, yerel yönetimlerin yaşamsal bütün sorunların sorumlusu olduğunu vurguluyor.
- Peki her işi yerel yönetimler yapınca merkezi yönetime ne kalacak?
Özfatura, değişim ilkelerini savunurken böyle bir soruya hazırlıklı davranıyor. Soru ağızdan çıkmadan yanıtı geliyor:
- Yeni sistemde devlet, yerel sorunlardan elini çekecek; sadece, tüm ülkenin temel gereksinmeleri olan yapısal konuları düzenleyecek. Adalet, sağlık, eğitim ve güvenlik devletin sorumluluğunda olacak. Merkezi yönetim bunları düzenleyecek.
Devlet soyuluyor
Artık siyaset literatüründe adın yerel yönetim uzmanına çıkan Özfatura, çarpıklığı ve önlemleri şöyle açıklıyor:
"Türkiye'de Tanzimat döneminden beri artan bir şekilde merkeziyetçi anlayış var. Küba bile kafa yapısını değiştirdi. Ancak biz hala merkeziyetçi yapıdan vazgeçemiyoruz. 33 yıldır bunun kavgasını veriyorum. Ancak yine de başarılı olamadım. Ankara'da yetki kıskançlığı var. Bunun yanında üstelik iş yapmayanlardan değil, iş yapanlardan hesap sorma anlayışı hakim. Çarpık ve çıkar düzeni bu. Harika bir yağma düzeni oluşturulmuş. Ülkemizde devlet bankasını soymak, bakkal dükkanını soymaktan daha kolay hale gelmiş. Çıkarlarını korumak isteyenler bu imkanları elinden alınmasın diye bu düzeni korumak istiyorlar.
Tabii sözün tam burasında insanın dilinin ucuna geliyor:
- Peki bu soygun önlenemez mi?
Yanıtı hemen geliyor:
"Yapılacak tek şey çalınacak şeyleri ortada bırakmamak. Ankara'da denetim de yok. Kim kime, dum duma. Ahlâki dejenerasyon bu. Ankara'nın fonksiyonu, koordinatörlük olmalı. Biz yerel yönetimlerin tek istediği şey Ankara'nın gölge etmemesi. Başka bir şey istemiyoruz. Biz yerel yönetimler yerinden yönetime hazırız ama Ankara hazır değil. Ankara'nın en az 150 yıl önündeyiz.
Dayanışma
Yerel yönetimlere işlerlik kazandıracak değişimin birinci ayağını merkezi yönetimin etkisini azaltmak oluşturuyor. Ancak, sıkıntı bu kadarla bitmiyor. Yerel yönetimlerle ilgili yetki çekişmesinin bir başka boyutu da büyükşehir belediyesi ile büyükşehir kapsamındaki ilçe belediyeleri ilişkilerinde yaşanıyor.
Peki bu nasıl çözülecek?
Özfatura, son derece radikal bir yaklaşımla şunları söylüyor:
"Ya ilçeler ya da biz ortadan kalkmalıyız. Bu haliyle işlerin yürümesi çok zor. İlçelerin veya bizlerin fedakârlık yapıp ortadan kalkması lazım."
İşte reform kavramı da burada önem kazanıyor. Özfatura, yerel yönetimler reformunun bir an önce yaşama geçirilmesi gerektiğini belirtiyor ve bunun ön şartını da ortaya koyuyor:
Parti ayrımı yapılmaksızın kollektif mücadele.
Siyasal uzlaşma
Yerel yönetimlerin sıkıntılarını giderecek reformun hazırlanması da sonunda merkezi yönetimin yetki alanına giriyor. Asıl tıkanma da burada başlıyor. Çünkü böyle bir reforma, siyasette uzlaşma bulvarından geçmeden ulaşmak pek mümkün görülmüyor.
Özfatura da bu anlayışla kendi partisi DYP'nin yanısıra diğer sağ partilerin bir çatı altında birleşmesi gerektiğini vurgulayor. Bu birleşmenin Türk siyasetinin önünü açacağına olan inancını şöyle ifade ediyor:
"Sağ ve sol partiler birleşse ortaya harika bir mutfak çıkar. Bu birleşme ile üstesinden gelinmeyecek sorun kalmaz."
Özfatura yerel yönetimler reformunu gerçekleştirme konusunda kendi partisinin de iktidar olduğu dönemde başarılı olamadığını kabul ediyor. Ama, reformu gerçekleştirme konusunda bütün partilerin birbirlerinden pek farkları bulunmuyor.
Burhan Özfatura, bu konudaki düşüncesini şöyle açıklıyor
"Hiçbir parti yerel yönetimler reformu ile ilgili herhangi bir girişimde bulunmadı. DYP de iktidar olduğu dönemde bunu başaramadı. Ancak bu benim başka partiye geçmemi gerektirmez. Geçmem de. Çünkü bunu başka partinin yapacağına inanmıyorum. Üstelik görev başındayken başka partiye geçmek de siyasi ahlâka yakışmayacağı gibi emanete hıyanet olur."
Gecekondu suçu
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, yerel yönetimlerle ilgili değişimin gerçekleşmesiyle çıkar mekanizmasının ortadan kalkacağına inanıyor. Özfatura'nın mücadele edilmesini gerekli gördüğü en önemli konulardan birini de gecekondu olgusu oluşturuyor.
Başkan Özfatura bu olguyu, siyasetçilerin topluma karşı işledikleri en büyük suç olarak niteliyor ve şunları söylüyor:
"Gecekondulaşma popülist politikaların bir sonucudur. Bugüne kadar 11 gecekondu affı çıkarıldı. On ikinciyi biz önledik. İzmir'de gecekonduya izin vermedim. Bundan sonra da asla izin vermem."
Gecekonduya göz yummayı hırsızlığa göz yummakla eşdeğer sayan Özfatura, bu bölgelere hizmet götürmeyeceğini önemle vurguluyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Gecekonducuları, o bölgeye hizmet götürmeyerek cezalandırmak yetmez. Onlara hapis cezası verilmeli. Bunun yanısıra seçme ve seçilme hakkından mahrum etmeli. Valilik, muhtarlıklar, gecekonduları incelemeli. En önemlisi de şehre girenlere oturma izni verilmeli. Oturma izni olmayanın çalışma izni olmaz. Bunlar devletin malını gasp ediyor. Hırsızlık yapmakla bunların yaptığı arasında ne fark var? Bunların hepsi mafya, eski eşkiya takımı. Gecekondularda oturanların hepsi kiracı. Kanuna, ahlaka uyan aptal oluyor da kanunlara uymayanlar aptal olmuyor. Ben onlara niye hizmet götüreyim ki? Tüm partiler gibi belediye başkanı olan arkadaşlar da bu konuda suçlu. Hepsi istismarcı. Herkes gecekondu konusunda aynı titizliği göstermiyor. Benim oy kaybetmek gibi bir kaygım yok. Hiçbir şey umurumda değil. 1983 af rezaleti benim üstüme kaldı. Gecekondulara şimdiye kadar hiçbir vaatte bulunmadım, bulunmam da. Mümkün olduğunca da belediye seçimleri öncesi gecekondu semtlerine gitmedim."
Peki çözüm?
Onun da yanıtı var;
Kant yağmasına izin vermeden, arazi talancılarını zengin etmeden, uygun yerleşim yerlerini iskana açmak. Tabii, her şeyden önce, göç nedenlerini ortadan kaldırmak.