• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY "Yerinden yönetim kentleşmenin gereğidir"

Nurettin Sözen:

Sorunlar Ankara'dan çözülemez

Bir bilimadamı ve siyasetçi olarak görüşlerini açıklayan Sözen'e göre; yerinden yönetim, siyasal bir tercih olmanın ötesinde kentleşmenin gereğidir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Nurettin Sözen, siyasetin içindekilerin çok iyi bildikleri gibi bir bilimadamıdır. Kulak, boğaz, burun uzmanı olan profesör Sözen, belediye başkanlığından önce, bilimadamı kimliğiyle İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı olarak görev yapmıştı. Sözen, öğrencilik yıllarından beri siyasetin içinde bulunuyor. İkisi arasında kesin tercih yapmadan, siyasetçi kimliğiyle bilimadamı kimliğini birlikte taşıyan ender kişiler arasında yer alıyor.

Dört yıl önce İstanbul'un sorunlarının çözümünden birinci derecede sorumlu kişi olan Prof. Dr. Sözen'in yerel yönetimlerin sorunları ile ilgili görüşlerini aldık. Sözen, İstanbul'un ve Türkiye'nin en önemli çevre sorunlarından olan Haliç ile ilgili sorularımızı da yanıtladı.

İşte sorduklarımız ve aldığımız yanıtlar:

yy Yerel yönetimlerin yetkileri sizce yeterli mi? Hükümetle yerel yönetimlerin ilişkilerini nasıl buluyorsunuz?

- Sekiz yıldan beri siyasi iktidarlar yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasından, reorganizasyonundan sözediyorlar. Ancak belediyeler hala 1936 yılında yürürlüğe konulan 1580 sayılı yasayla yönetiliyorlar. 1984'de 3030 sayılı yeni bir yasa çıktı, fakat ilk tatbikattan doğan aksaklıklar giderilemedi. Birçok konuda 1580'e atıfta bulunuluyor. Bana göre bugün dünyada bunları aşan yeni bir gelişme var. Bu da yerinden yönetim anlayışıdır. Avrupa'nın, Amerika'nın gelişmiş kentlerinde sorunlar yerinden yönetimle çözülüyor. Diğer bir önemli kavram ise kentleşme. Yerinden yönetim ve kentleşme kavramları birbirini tamamlıyor. İnsanlar küçük yerleşim birimlerinden göç ederek kentlere geliyorlar. Göçlerle yeni bir kimlik oluşuyor. Bu oluşum da yerinden yönetim ihtiyacını doğuruyor. Örneğin İstanbul'un sorunlarını en iyi İstanbul'da yerel yöneticiler bilir. İstanbul'un sorunlarının Ankara'dan çözülmesi beklenemez.

yy Sağlık, eğitim, trafik gibi konularda yetkilerin belediyelere devredilmesi görüşüne taraftar mısınız?

- Size bir anımı anlatayım. Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevimin son aylarında, 1994'ün başlarıydı. Hollanda'da Lahey Belediyeler Birliği'nin bir toplantısına katılmıştım. Orada Lahey Belediyesi bizi bir kokteyle davet etti. Kokteylin nedenini öğrendiğimde çok şaşırdım. Meğer, kentin güvenliği Lahey Belediyesi'nin sorumluluğundaymış. Lahey Belediyesi güvenliğin sağlanmasında başarılı olduğu için, kent sınırlarının dışında daha geniş bir bölgenin güvenliğini de belediyeye devretmişler. Bu nedenle kokteyl vererek kararı kutluyorlarmış. Bırakın bizim her zaman konuştuğumuz trafik, sağlık, eğitim gibi konuları, Hollanda'da güvenlik bile yerel yönetimlerin sorumluluğunda.

yy Türkiye'de ne yapılabilir?

- Bizim kent hizmetleri anlayışımız çarpıklıklarla dolu. Şimdi yolu biz yapıyoruz, çizgileri-şeritleri biz çiziyoruz, ışıkları biz dikiyoruz, ulaşım araçlarını biz alıyoruz.. Trafikle ilgili altyapı belediyenin sorumluluğunda, fakat trafikle ilgili yetkiler bizde değil. Yalnız trafik, eğitim ve sağlık konularında değil; bayındırlık, orman gibi kenti ilgilendiren diğer tüm konularda yetkiler yerel yönetimlere devredilmeli. Tabii bütçeden eğitim, sağlık, trafik ve diğer konular için ayrılan paylar da ilgili bakanlıklar yerine belediyelere verilmelidir. Belediyelerin kaynak ve yetkileri artırılmalıdır. Ayrıca, belediye başkanları kaymakam ve valilerin kontrolünde olmamalı. Böyle bir yönetim tablosu, yetkilerin kağıt üzerinde kalmasına neden olur.

yy Bütçeden belediyelere ayrılan pay adaletli mi?

- Ne yazık ki, hayır. Yükü ağır, geliri çok az olan belediyeler var. Örneğin, Eminönü Belediyesi.. Eminönü gündüz nüfusu yoğun, hareketli bir ilçe olmasına karşın burada ikamet eden insan sayısı azdır. Eminönü Belediyesi, az nüfusa göre pay alıyor, ama, çok büyük bir nüfusa hizmet veriyor. Bu gibi çarpıklıklar düzeltilmelidir.

yy Hazine arazilerinin belediyelere devrine nasıl bakıyorsunuz? Bu uygulama suistimalleri artırmaz mı?

- Hazine arazilerinin kesinlikle belediyelere devredilmesi gerekir. Demokrasinin gereği budur. Yerel yönetimler hazine arazilerini yağmalarsa, birilerine peşkeş çekerse zaten suç işlemiştir ve gereği yapılır. Bu konuda kötü örnekler olabilir. Ama, kötüler örnek olmaz. Belediyelerin denetimini halk yapabilir. Yağma olayı vakıflar tarafından da yapılabilir. Bunun denetimi daha zordur. İhtiyaçları en iyi saptayacak olan belediyedir. Bunun için hazine arazileri belediyelere devredilmelidir. Kentin yeni yerleşimlerini, altyapısını düzenleyecek olan kurum, arazinin kullanım hakkına da sahip olmalıdır.

yy Büyükşehir Belediyeleri, kararlar ve maddi kaynak açısından hükümete bağımlı olmaktan şikayet ederken, ilçe belediyeleri de Büyükşehir Belediyeleri'ne bağımlı olmaktan şikayet ediyor. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?

- İlçe belediyeleri ile Büyükşehir Belediyeleri arasındaki ilişkiler kanunla yeniden düzenlenmeli. Biz, bu konuda yaptığımız araştırmayı bir rapor halinde içişleri Bakanlığı'na sunduk. Ama sonuç alamadık. Ben başkanlığım döneminde Park Otel ve Gökkafes'i mühürlediğim için yargılandım. İlçe belediyesi verdiğimiz emirleri yerine getirmemişti. Bu gibi durumlara yol açmamak için büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasındaki ilişkileri yeniden düzenleyecek bir kanun çıkarılmalı.

yy Refahyol Hükümeti'nin hazırladığı ancak Meclis'ten geçiremediği kanun teklifi yerel yönetimlerin sorunlarını giderecek nitelikte miydi?

- Refahyol Hükümeti'nin hazırladığı belediyelerle ilgili kanun teklifi 2 maddeden oluşuyordu. Çok şükür reddedildi. Çünkü yerel yönetimlerin istekleri doğrultusunda bir teklif değildi. Sadece, mücavir alanların İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kontrolüne verilmesi için bir oyundu. Kendi partisine arazileri kullanma yetkisi vermeyi amaçlıyordu.

Haliç'te işler iyi gitmiyor

yy Haliç konusuna da değinmek istiyoruz. Sizin döneminizde Haliç'le ilgili çalışmaların durdurulduğu söyleniyor, doğru mu?

 - Biz bu projeye öncelik vermedik. Çünkü yüzde yüz sonuç verecek bir proje değildi. Metro, çöp, tramvay gibi öncelikli konular varken ona sıra gelmedi. Haliç, 35-40 metre derinliğinde bir denizdir. Yapılan araştırmalar yılda en fazla 10 santimetre dolduğunu gösteriyor. Bu da Haliç'in kısa vadede değil 500-1000 yılda yavaş yavaş kirlenerek bu hale geldiğini ortaya çıkıyor. Bir kere tüm İstanbullular bu gerçeği bilmeli.

Haliç projesiyle ilgili ilk ciddi kitabı ben yazdım. Ne yapılabileceğini saptamak için Haliç'le ilgili 2 bilimsel sempozyum düzenlemiştik. Sempozyumda ortaya çıkanları kitap haline getirdik. Sonra uzman profesörlerle Haliç'in 8 bölgesinde araştırma yaptık. Ayrıca elimde 9 üniversitenin Haliç'le ilgili verdiği rapor var. Bu rapor, Dalan'ın saçma sapan projesinin hiçbir işe yaramadığı gibi Marmara'yı kirlettiğini ortaya çıkarıyor.

Bedrettin Dalan zamanında hayata geçirilen Güney Haliç Projesi bilime dayanmayan bir projeydi. Dalan, Haliç'in bir kenarından su çekip Marmara'ya vermiş. "Gözümün rengi gibi olacak" demiş, süpürge aspüratörü gücünde bir aspüratörle Haliç'ten su çekip Marmara'ya vermiş. Marmara'yı kirletmiş, Haliç'e de bir fayda sağlamamış.

yy Ya Kuzey Haliç Projesi?

- Kuzey Haliç Projesi'ne gelince, Tayyip Erdoğan bunun yüzde 5'ini yaptı. Yüzde 95'ini biz tamamlamıştık. Biz Baltalimanı'na Tam Biyolojik Arıtma Tesisi yapılmasını planlamıştık. Onların yaptığı arıtma tesisi pisliği olduğu gibi suya veriyor.

yy Yapılan çalışmalarla Haliç'in temizlenmesi sağlanacak mı?

- Haliç projesi 40 yıllık bir projedir. Her gelen yönetim bir ucundan tutmuş, bir şeyler yapmış. Çalışmalar Dünya Bankası'nın kredisiyle yapılıyor. Tüm İstanbul'un kanalizasyonu bir yandan kollektörlere bağlanıyor. Haliç'in temizlenmesi için Kuzey Haliç'teki atıksuların kuzey kollektörlerine, Güney Haliç'teki atıksuların da güneydeki kollektörlere bağlanması gerekiyor. Daha sonra Alibeyköy ve Kağıthane Dereleri temizlenmelidir.

yy Haliç'in çamurunun taşınması çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

- Şunu söylemek istiyorum; Haliç'te işler iyi gitmiyor. Haliç'in çamurunda ağır metaller var. Bunlar insan sağlığına ve doğaya zararlı. İnsanlardan uzak bir yere dökülmesi gerektiği halde Alibeyköy'e yerleşim alanlarının yakınına dökülüyor. Sonra, Haliç'ten çamuru değil suyu çekiyorlar. Aynı suyu Haliç'e geri veriyorlar. Oysa temizlenmesi için Haliç'e taze su verilmesi gerekiyor. Ayrıca Haliç'e oksijen enjekte edilmesi gerekiyor, fakat bu yapılmıyor. Bizim zamanımızda yapılan projelerde bu unsurlar vardı, şimdi uygulamada bunlar yok. Korkarım bu proje başarısızlıkla sonuçlanacak.

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü