• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY Belediye zabıtası

Yerel yönetimlerin yumuşak karnı

Zabıta

Belediyelerin hem otoritesidir hem de zaafı; yaptıkları da yapmadıkları da eleştirilir.

Belediyelerin yeniden yapılanmaları tartışılırken, zabıtanın da kent polisine dönüştürülmesi isteği ortaya çıkıyor.

Önce zabıtanın kavram olarak yerel yönetimler içindeki yerini ve görevlerini ele alacağız, sonra da sorunlarını.

Belediye Zabıtası, belediyelerin en önemli birimleri arasında yer alıyor. Görev ve yetkileri de hem 1580 sayılı yasada hem 3030 sayılı yasada, hem de bu yasaların ilgili maddeleri uyarınca çıkarılmış yönetmeliklerde belirtiliyor.

Ama, uygulamada, zabıtanın görev ve yetkileri sözü edilen bu yasa ve yönetmeliklerde belirtilenlerle sınırlı kalmıyor. Bunların dışında da zabıta, pekçok yasanın uygulayıcısı olarak hizmet veriyor. Bunlar da Belediye zabıta Personeli Yönetmeliği'nin ikinci bölümünde "görev, yetki, sorumluluk" başlığı altında belirtiliyor.

Tabii ki, bu kadarla da bitmiyor; dahası var..

Belediye encümenlerince çıkarılan tenbihnameler ve belediye meclislerince çıkarılan yönetmeliklerle de zabıtaya yeni görevler ve bunlarla ilişkili yetkiler verilebiliyor.

Zabıtanın tanımı

Böylesine geniş bir yelpazede hizmet vermekle yükümlendirilen zabıtanın en güzel tanımı Belediye Zabıta Personeli Yönetmeliği'nin 1. maddesinde yapılıyor.

Bu tanımlamaya göre; Belediye Zabıtası, belediye sınırları içinde beldenin düzenini ve belde halkının sağlık ve huzurunu ve yetkili organların bu amaçla alacakları kararların yürütülmesini sağlamak ve korumakla; belediye suçlarının işlenmesini önleyici tedbirleri almakla ve işlenen belediye suçlarını takiple mükellef bir özel zabıta kuvvetidir.

Bu tanımlamayla, devlet zabıtası olarak kurulmuş bulunan polis ve jandarmanın mevzuattaki tanımı arasında paralellik bulunuyor.

Yazının başında da belirttiğimiz gibi, bütün yasal tanımlamalar, zabıtanın en önemli birimlerden biri olduğunu ortaya koyuyor. Belediyenin varlığını günlük yaşama yansıtan onlar; tabii, doğal olarak vatandaşın belediyeye yönelik eleştirilerinin hedefi de yine onlar oluyor. Zabıta; hem yaptıklarıyla hem yapmadıklarıyla belediyenin vatandaş gözündeki karnesine kayıt düşmesini sağlıyor.

Zabıtaya karşı gelmek

Belediye hizmetleri ve belediyeyi ilgilendiren yasal düzenlemelerin uygulanmasında kolluk kuvveti gibi görev yapan zabıta, kuşku yok ki, zaman zaman tepkilere de muhatap oluyor.

Tepki konusu ilginç bir tablo ortaya çıkarıyor. Devlet zabıtasına yani polis ve jandarmaya tepki göstermekte genellikle çekimser kalan halkımız belediye zabıtasına karşı koymakta daha cesaretli davranıyor.

Oysa, belediye zabıtasına karşı koymakla devlet zabıtasına karşı koymak arasında pek fark bulunmuyor. Ancak birinin silahlı diğerinin silahsız olması farklı bir bakış doğmasına neden oluyor.

Belediye zabıtasına karşı gelmenin devlet zabıtasına karşı gelmekle eşdeğerde olduğu, 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun, Belediye zabıtasına karşı gelenler başlığı altındaki 108. maddesinde belirtiliyor. Aynı ifade Belediye Zabıta Personeli Yönetmeliği'nin 10. maddesinde de tekrar ediliyor.

Buna göre, görev başındaki belediye zabıtasına karşı gelenler devlet zabıtasına karşı koyanlar gibi ceza görürler.

Peki nedir bu ceza?

Belediye zabıtasına karşı gelmenin müeyyidesini belirlemek için devlet zabıtasına karşı koymanın cezasını bilmek gerekiyor.

Devlet zabıtasına karşı işlenebilecek suçlar, hakaret ve müessir fiil olabiliyor.

Türk Ceza Kanunu'nda bu konu ayrıntılı olarak yer alıyor. Vatandaşların ve sivil memurların birbirlerine yönelttikleri müessir fiiller, Türk Ceza Kanunu'nun 2. fıkrasında yer alan 456-460. maddelerinde düzenleniyor. Vatandaşların ve sivil memurların birbirlerine karşı işledikleri hakaret ve sövme cürümleri de TCK'nun 7. faslında 480-488. maddelerde yer alıyor.

Resmi sıfatı haiz olanlar ile asker, jandarma ve polise karşı yapılan hakaret, taarruz, eza ve müessir fiiller TCK'nun 9. faslında 266-273. maddelerde düzenleniyor.

Hakaret ve müessir fiil gibi suçları asker, jandarma ve polise karşı işleyenlere verilen ceza, diğer kişilere karşı işleyenlere verilenden daha ağır oluyor.

Belediye zabıtasına karşı işlenen bu tür suçların da aynı sayılacağının belirtilmesi belediye zabıtasına verilen önemin kanıtı sayılıyor.

Zaman zaman, zabıtaya karşı gelenlerle zabıtanın sille tokat birbirlerine girdiklerine tanık oluyoruz. Bu durum karşılıklı şikayetlere neden oluyor.

Yasalara göre, olay sırasında müessir fiil veya hakarete maruz kalan zabıtanın, bu durumu tutanakla belgelemesi ve müessir fiil halinde doktor raporu alarak, suç aletleriyle birlikte durumu adli zabıtaya intikal ettirmesi gerekiyor. Böylelikle suçlular hakkında cezai takibat yapılması sağlanmış oluyor.

Ancak, olaylar hiçbir zaman düzenli gelişmediği için, zabıta mensupları bir fiil karşısında kendini savunma durumunda kalınca zaman zaman, sille tokat kavgalara tanık oluyoruz.

Bu anlattıklarımız zabıtanın bir yüzü.. Kuşkusuz, zabıta ile ilgili sorunlar bu kadarla sınırlı kalmıyor. Devamını diğer sayfalarımızda bulacaksınız.

***

Yerel yönetimlerin yeniden yapılanma sürecinde..

Zabıta nasıl olmalı?

Zabıtalık, günümüzde en tehlikeli ve cefalı mesleklerin başında geliyor. Gecekondu yıkarken mahalleli tarafından taşlanan onlar; seyyar satıcıları kovalarken vatandaş tarafından yuhalanan yine onlar.. Üstelik, böyle bir saldırıya karşı koyacak pek fazla güçleri de yok!

Belediye zabıtasına silah verilsin mi verilmesin mi?

Verilirse; zabıta bunu hangi durumda kullanacak? Hiçbir durumda kullanmayacaksa, silah vermenin ne anlamı olacak?

Zabıtanın silahlanması konusunda iki karşıt görüş bulunuyor. Sosyal demokrat belediyeler ve zabıta yetkilileri zabıtanın silahlanması fikrine karşı çıkarken, çoğunluk can güvenliğini sağlamak açısından zabıtanın silahlanması gerektiğini savunuyor.

Kent yaşamını düzenlemede en önemli görevlerden birini üstlenen zabıtanın, yeniden yapılanma sürecine giren yerel yönetim kavramında yeri ne olacak? Bu konuda iki görüş ağırlık kazanıyor. Aslında iki görüş de yetki ve sorumlulukların genişletilmesi açısından ortak unsurlar içeriyor. Ancak, donanım konusunda farklılık ortaya çıkıyor.

Öncelikle belediye zabıtasının kent yaşamındaki tüm zabıta olaylarına müdahale edebilecek yapıya kavuşturulması üzerinde duruluyor. Bugün belediye yasalarının uygulanmasını denetlemek ve bunlara aykırı davranılmasını engellemek gibi bir görev üstlenen zabıta, gelecekteki yapısıyla belki de kentin asayiş sorununa da karışacak. Aslında, yerel yönetimleri, merkezi yönetimlerin güdümünden çıkaran Avrupa ülkelerinde buna benzer uygulamalar yapılıyor.

Ülkemizde de böyle bir düzenlemeye gidilmesi halinde, yapısal anlamda kent polisi kavramı ortaya çıkacak.

Yeni düzenlemeyle zabıtanın, bugün altından kalkmakta zorlandığı sorunları daha kolay çözebileceği varsayılıyor.

Kent polisi kavramı, nüvesini bugünkü zabıtanın oluşturacağı özel eğitim görmüş hem asayiş hem de hukuk bilgisiyle donatılmış, yerel yönetim yasalarını etkin biçimde uygulayacak bir birimi ifade ediyor.

Tabii, bu niteliğin kazanılması etkinlikleriyle birlikte yetkilerin de artması anlamına geliyor.

Kent polisi tanımı, yerinden yönetim kavramının güç kazanmasıyla birlikte gelişiyor. Artan sorunların doğru çözümü için nasıl ki, belediyelerin daha yetkili konuma gelmeleri gerektiği fikri savunuluyorsa, bu bütünün önemli bir parçası olan zabıtanın da aynı çapta değişmesi gerekeceği belirtiliyor.

Zabıtanın bugünü

Birçok alanda görev ve sorumlulukları var; ama, o görev ve sorumlulukların altından kalkabilecek kadar yetkileri olduğunu söylemek zor. Görevi çok, yetkisi az olmanın doğal sonucu olarak, zabıtanın işlevselliği azalıyor.

Seyyar satıcılarla mücadele, cadde-sokak ve meydan işgallerini, kaçak ilan ve reklamları engelleme, dilencilerle mücadele, pazar yerlerinin, toplu taşıma araçlarının ve gayrısıhhi müesseselerin denetimi, sağlıkla ilgili denetimler, işyerlerinin evrak ve temizlik yönünden denetimi, kaçak inşaatların kontrolu, trafikle ilgili çeşitli uygulamalar, gecekondu ile mücadele, çevre kirliliğiyle mücadele gibi konular zabıtanın sorumluluğunda bulunuyor.

Ne yazık ki, bütün bu görev ve sorumluluklarına karşın zabıtaların yaptırım gücü bulunmuyor.

Fabrikaları denetliyorlar; ama, ceza kesemiyorlar, yakaladıkları seyyar satıcıların mallarına el koyamıyorlar, tespit ettikleri gecekonduları vilayetin onayı olmadan yıkamıyorlar. Belediyenin yetkili olduğu konularda kural dışı davrananlara, caydırıcı cezalar veremiyorlar.

Ve tabii, bu görevleri yaparken can güvenliği açısından da potansiyel bir tehdit altında bulunuyorlar.

Üstüne üstlek, Refahyol döneminde getirilen sınırlamalarla ekonomik bakımdan da durumları iyiye değil kötüye gidiyor.

Gecekondu yıkımında kafasına tuğla yiyen, satışına engel olmak istediği seyyarlar tarafından bıçaklanan, rantını elinden aldığı otopark mafyası tarafından kurşunlanan zabıtalar, böyle bir tehlike içinde olmanın parasal karşılığını da alamıyorlar.

Laik-antilaik kutuplaşması

Bütün bunların yanında zabıtalar, doğal olarak Türkiye'nin kısır siyasal çekişmelerinden uzak kalamıyorlar. Belediyelerde hakim olan siyasal görüşler onları da etkiliyor. Bu farklılık nedeniyle zabıtalar da ikiye ayrılmış bulunuyor. Öyle ki, bu farklılaşma örgütlenmelerine de yansıyor. Bu durum zabıtaların teşkilat olarak kutlamalarını bile etkiliyor.

İstanbul eski zabıta müdürü Şinasi Yalçın'ın başkanlığını yaptığı ve genellikle Refah Partisi dışındaki siyasal eğilimlere yakın görüşlü zabıtaların üye olduğu Türkiye Belediye Zabıtaları Vakfı (TÜZAV), zabıta teşkilatının polis teşkilatından ayrıldığı 1956 yılını baz alarak; Zabıta Haftası'nı 1-7 ağustos tarihleri arasında kutluyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi görevlilerinin başı çektiği diğer grup ise, zabıta teşkilatının temellerinin atıldığı 1826 yılını zabıtanın kuruluşu olarak kabul ediyor ve kutlamaları 4 eylül tarihinden itibaren yapıyor.

İstanbul'da RP'li belediyeler çoğunlukta olduğu için ağustos ayının ilk haftasındaki kutlamalar sessiz geçti.

Zabıtanın silahlanması

Kutlamalar farklı olsa bile iki grupta da ortak soranlar paylaşılıyor.

Aralarındaki en önemli düşünce farklılığı ise zabıtanın silahlanması konusunda ortaya çıkıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Prof. Nurettin Sözen ve döneminin Zabıta Müdürü Şinasi Yalçın ile birlikte sosyal demokrat çevreler zabıtanın silahlanmasına karşı çıkıyorlar.

Başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Büyükşehir Belediyesi Kontrol Daire Başkanı (İstanbul Zabıta Müdürü) Selami Uzun olmak üzere çoğunluk ise; zabıtanın görev başında silah taşıması gerektiği görüşünü savunuyor.

Bu konuda halef selef belediye başkanları görüşlerini şöyle dile getiriyorlar;

Sözen:

"Bütün dünya silahlarından arınıyor. Ben; dünya silahsızlaşırken bizim zabıtaların silahlanmasını kabul edemem. Ancak daha iyi eğitilmeleri gerektiğine inanıyorum. Yeni zabıta okulları açılsın, zabıtaların halkla daha iyi ilişkiler kurması sağlansın, çalışma koşulları gözden geçirilsin. Bunlara taraftarım."

Erdoğan:

"Zabıtaların can güvenliği yok. Görev sırasında türlü tehlikelere göğüs germek zorunda kalıyorlar. Birçok zabıta arkadaşımız görev sırasında saldırılara maruz kalıp yaralanıyor. bu sebeplerden dolayı zabıtanın silahlanması gerektiğini düşünüyorum."

Siyasilerin oyuncağı mı?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kontrol Daire Başkanı (Zabıta Müdürü) Selami Uzun, Türkiye'de zabıtanın siyasilerin elinde oyuncak olduğunu belirterek şunları söylüyor:

"Ülkemizde zabıtanın bir kimliği yok. Çünkü, polis gibi kendisine ait bir Yetki ve Selahiyet Kanunu yok. Zabıtalarımız, özellikle ilçe belediyelerinde siyasilerin işini kolaylaştırmak amacıyla resmi üniformalı bir araç durumuna gelmiş. Bu suistimallerin önlenmesi için Türkiye'deki belediye zabıtaları Zabıta Genel Müdürlüğü adını alarak tek çatı altında toplanmalıdır. Veya, il zabıta müdürlükleri kurularak ildeki tüm zabıtalar buraya bağlanmalı, büyükşehir ile ilçe belediye zabıtaları tek merkezden yönetilmelidir.

Yetki karmaşası veya belediyelerin farklı görüşleri nedeniyle, zaman zaman ilçe belediye zabıtaları ile büyükşehir belediye zabıtaları kavga etmek zorunda kalıyorlar. Tek çatı altında birleşilirse bu sorunlar ortadan kalkar."

"Orman kanunu uyguluyoruz"

Zabıtanın yetkisizliğinden de şikayet eden Selami Uzun sözlerini şöyle sürdürüyor;

"Zabıtanın kanunlarla belirlenmiş birçok görevi olmasına karşın yetkisi yok. Mesela uygulamada seyyar satıcınının malına el koyuyoruz fakat aslında böyle bir yetkimiz yok. Orman kanunu uyguluyoruz. Önce yapıyor, sonra "oldu bitti" diyoruz. Yetkisizlik çalışmalarımızı engelliyor. Mesela bir gecekondunun tespit edildiği zaman vakit kaybetmeden yıkılması gerekir. Oysa kanuna göre önce vilayete yazı yazıyoruz, vilayet kaymakamlığa yazı yazıyor. Kaymakamlık bir heyet toplayarak ilçe emniyet müdürlüğünün ne kadar bir polis gücü vereceğini kararlaştırıyor. Daha sonra da zabıtaya cevap gönderiliyor. Bütün bu yazışmalar sırasında 15-20 gün geçiyor. O süre zarfında adam apartman dikiyor. Uygulamadaki güçlükleri ortadan kaldırmak için; zabıtanın belediye suçlarına karşı; el koyma, özgürlüğü kısıtlama ve savcılığa verme yetkisi olması gerekir.

Bir diğer konu zabıtanın can güvenliğinin olmaması. Zabıta arkadaşlar kendisini tehlikeye atarak silahsız, korumasız görev yapıyorlar. kanunda düzenleme yapılarak, zabıtaya görev başında silah taşıması yetkisi verilmesi gerekiyor.

Zabıta sayısının yetersiz olduğuna da dikkat çekmek istiyorum. Normalde 1500 kişiye 1 zabıta düşmesi gerekiyor. Oysa İstanbul'da 750'si büyükşehire bağlı toplam 3 bin civarında zabıta var. Bu hesaba göre 3 bin 300 kişiye bir zabıta düşüyor.

Zabıtanın içinde bulunduğu ekonomik sorunlar da çalışmalarını olumsuz yönde etkiliyor. Yeni yasal düzenlemeyle zabıtanın mesai ücretleri sınırlandırıldı. Güç koşullar altında çalışan zabıtanın diğer memurlardan bir farkı kalmadı. Büyükşehir zabıtaları, ayda brüt 10,5 ile 17,5 milyon lira arasında mesai ücreti alıyorlar. İlçe zabıtalarının aldıkları mesai ücretleri daha da düşük."

"Özel mahkeme  kurulsun"

Türkiye Belediye Zabıtaları Vakfı (TÜZAV) Genel Başkanı Şinasi Yalçın ise, Belediye suçları işleyenlerin yargılanması için "Belediye Mahkemeleri" ya da "İhtisas Mahkemeleri" kurulmasını öneriyor. Böylece suçluların zaman kaybetmeden yargılanabileceğini dile getiren Yalçın, zabıtanın işinin de kolaylaşacağını söylüyor.

Zabıtanın silahlanmasına karşı olduğunu ifade eden Yalçın, bu konuda görüşlerini şöyle açıklıyor:

"Şiddet şiddeti getirir. Eğer zabıta silah kullanırsa seyyar da silah kullanır. Ayrıca, silah verilirse zabıtalar siyasiler tarafından başka işlerde de kullanılır. Siyasete bulaştırılır, olayların içine kanalize edilir. Devletin yeteri kadar silahlı gücü var. Zabıtanın silahlanması toplumsal kavgaya yol açar. Baskı gücü kurmak yerine zabıta vatandaşa öğretmenlik yapacak konuma getirilmelidir. Tabii önce, kozmopolit bir yapıya sahip olan kentlerde vatandaşlara kentlilik bilinci aşılanması gerekir. Zaten, zabıtanın görev alanına giren seyyar satıcı, gecekondu gibi sorunların temeline inerek, insanların göçettikleri illerdeki şartlar düzeltilirse zabıtaya fazla iş düşmez."

Zabıtaların siyasilerin elinde koz olduğunu ifade eden TÜZAV Başkanı Şinasi Yalçın, bunun sebebinin de zabıtaların yasal güvencesinin olmaması ve yetkisizliği olduğunu ifade ediyor. Yalçın, yalnız ilçe belediyelerinde değil büyükşehir belediyelerinde de zabıtaların siyasi amaçlarla kullanıldığını belirtiyor. Şinasi Yalçın, ordudan atılan subayların bazı belediyelerde zabıta olarak işe alınmasını ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde türbanlı zabıtaların görev yapmasını da eleştiriyor. Bu uygulamaların yasal olmadığını anlatan Yalçın, TÜZAV olarak savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını kaydediyor.

Yeni yasa taslağı

Zabıtanın görev ve yetkilerinin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bazı yasal çalışmalarda bulunuyor. Ancak, böyle bir düzenleme öncelikle belediyemlerin yeniden yapılanmasına bağlı olduğu için çözüme kavuşması gecikiyor.

Bu konudaki çalışmalardan birini de Cumhuriyet Halk Partisi'nin Zabıta Görev ve Yetki Yasası tasarısı oluşturuyor. CHP Milletvekili Mustafa Kul tarafından 30 Temmuz 1996'da Meclis'e sunulan tasarının içeriği hakkında Yalçın şu bilgileri veriyor:

"Bu tasarıya göre zabıtalar belediye memurlarından ayrı bir statüye kavuşturuluyor. Zabıtaların büyükşehirlerde bir ilçeden diğerine tayinine olanak sağlıyor. Bu da Büyükşehir Belediyesi tarafından organize ediliyor. Belediye zabıtasının kendine ait bir yasaya kavuşmasıyla; devletin devamlılığı esas alınıyor ve her belediye yönetimi değiştiğinde zabıtaların işten çıkarılmaları engelleniyor. Zabıtaya çağdaş bir kimlik kazandırılıyor. Yasa ayrıca zabıtaların mesleklerinde uzmanlaşmaları için Zabıta Koleji ve Zabıta Akademisi'nde eğitilmesini öngörüyor. Zabıtaların burada önce genel kültür bilgileri alması, daha sonra da turizm, çevre, sağlık, trafik gibi branşlara ayrılarak kendi alanında uzmanlaşması öngörülüyor. Örneğin tasarının kapsamında turizm zabıtalarının eğitiminde yabancı dile ağırlık verilmesi var. Zabıtalar bu okullarda ciddi psikolojik ve pedagojik eğitimden de geçirilecek. Yasa, ayrıca, zabıta memurlarının tek tip kıyafet giymelerini kapsıyor. Zabıtanın Türkiye'nin çeşitli yerlerinde değişik değişik kıyafetler giydiğini tespit etik. Bu da özellikle turistlerin zabıtayı tanımasında zorluk çıkarıyor. Yeni yasa bu aksaklığı da ortadan kaldıracak."

Mahkemede hak aranıyor

Refahyol hükümetinin zabıtanın mesai ücretlerini sınırlandırmasının Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle 2. Bölge İdare Mahkemesi'ne dava açacaklarını açıklayan Şinasi Yalçın bu konuda şunları söylüyor:

"Bütçe kanununa yapılan ek maddede, zabıtaların mesai ücretlerinden bahsederken sadece belediyelerden sözediliyor. Büyükşehir belediye zabıtalarının mesai ücretlerinin neye göre belirleneceği belirtilmiyor. Ayrıca baz olarak 1990 nüfusu alınıyor. Oysa bu tarihten sonra parçalanarak birden fazla belediyeye dönüşen ilçeler var. Yeni belediyelerdeki zabıtaların mesai ücretleri nasıl belirlenecek?"

Şinasi Yalçın, kanunda zabıtaların verimli olabilmeleri için günde 8 saat çalışması ve haftada 2 gün izin kullanmasının öngörüldüğünü, fakat Türkiye'deki belediyelerin yüzde 80'inde buna uyulmadığını belirtiyor.

"Kent polisi" oluşturulmalı

Eminönü Belediyesi Zabıta Müdürü Zübeyir Gülabi ise, Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de zabıtaların "Kent polisi" niteliğinde görev yapması gerektiğini savunuyor. Zabıtaların yetkilerinin artırılması ile birlikte silah taşımasına da taraftar olduğunu söyleyen Gülabi, öncelikle zabıtaların iyi bir psikolojik eğitimden geçirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Zübeyir Gülabi, zabıtanın silahlanmasına neden taraftar olduğunu ise şöyle açıklıyor:

"Türkiye'de, belirli şartlara uymak koşuluyla isteyen silah bulundurma ve taşıma ruhsatı alabiliyor. Silah taşıma ruhsatı alabilmenin bir koşulu olarak da hayati tehlike içinde bulunmak gösteriliyor. Bana görev başında silah çekenler oldu. En az 10 kez yüzüme karşı ölümle tehdit ettiler. Şikayet dilekçesi versem devlet bana koruma polisi verirdi. Birçok zabıta arkadaşım da benim gibi yaşamsal tehlikeyle karşı karşıya. Can güvenliğimiz olmadığı için bize yetkiyle birlikte silah da verilmesi gerekiyor"

Bir şehirden diğerine tayin

Zübeyir Gülabi, zabıtaların tayin konusundaki düşüncelerini de şöyle açıklıyor:

"Bugünkü uygulamaya göre sürekli aynı yerlerde görev yapan zabıtalar, esnafla, seyyar satıcılarla ahbap olmuş durumda. Çünkü yıllardır aynı yerde görev yapıyorlar. Zabıtanın rahat görev yapabilmesi için başka ilçelere ya da şehirlere tayin edilebilmesi lazım. Bu da ancak Türkiye çapında bir Zabıta Müdürlüğü kurulmasıyla mümkün olabilir. Yine de zabıtalar çalıştıkları ilçenin belediyesine bağlı olmalılar. Müdürlük ise sadece tayin işleriyle ilgilenmeli. Buna alternatif olarak, il genelinde zabıta müdürlükleri de kurulabilir. Büyükşehir belediyesi, ilçe zabıta müdürlerinin istekleri doğrultusunda ilçeler arasında tayinleri düzenler. Zabıtalar yine çalıştıkları ilçenin belediyesine bağlı olarak çalışırlar."

Yetkiler ve maaşlar

Yetkilerin artırılması yanında zabıtalar açısından en az bunun kadar önemli bir başka konu olarak karşımıza parasal durum çıkıyor.

Örneğin, İstanbul Zabıta Müdürü Selami Uzun, yetki konusunu değerlendirirken "Zabıta siyasilerin elinde oyuncak oldu" diiyor. Eminönü Zabıta Müdürü Zübeyir Gülabi ise belediye başkanlarının zabıtaya kanunsuz hiçbir iş yaptıramayacağını söylüyor. Ancak, yetkilerinin kısıtlı olduğunu ve polise muhtaç bir şekilde çalışmak zorunda olduklarını belirterek, el koyma, özgürlüğü kısıtlama ve savcılığa sevketme yetkisi verilmesini savunuyor.

Ya parasal durum?

Refahyol hükümeti döneminde 1997 bütçesine Maktu Fazla Mesai Ücreti'ne ilişkin ek bir madde konulması zabıtaların maaşlarının azalmasına yol açmış bulunuyor. Ek maddede, nüfusu 250 binden fazla olan ilçelerde zabıtalara en fazla 10 milyon, 250 binden az olan ilçelerde ise en fazla 7,5 milyon lira brüt mesai ücreti verilebileceği belirtiyor.

Bu ise, Eminönü gibi yerleşik nüfusu az, ama, zabıta hizmetlerinin çok olduğu ilçelerde görev yapanların açık bir haksızlığa uğramasına neden oluyor.

Önceden mesai ücretlerini ilçe belediye meclisinin belirlediğini ve büyükşehir belediye meclisinin onayladığını belirten Eminönü Zabıta Müdürü Zübeyir Gülabi, yeni uygulamanın zabıta maaşlarını net 63 milyondan 43 milyon liraya düşürdüğünü söylüyor.

***
Haberin içinden

Gerçekçi çözüm!

Yerel yönetimlerle birlikte zabıtanın da yapısal değişikliğe uğraması gereğini doğrudan işin içinde olanlar, yani zabıta olarak hizmet verenler de vurguluyor.

Kuşkusuz bu konuda son sözü siyasetçiler söyleyecek. Ancak, yapılması gerekenleri siyasetçiden önce, işin içindekilerin ortaya koyması ayrı bir anlam taşıyor.

Kentlerde yaşayanlara hizmet verenlerin bu hizmeti üst düzeyde sunabilmeleri için nelere gereksinme duyduklarını en iyi kendileri bilir. Bugün zabıtalar kendi eksiklerini kendileri biliyor ve bunların giderilmesini savunuyorsa, yarın bu doğrultuda yapılacak düzenlemelere sımsıkı sahip çıkacaklar demektir.

Doğru olan da budur.

Daha yetkili bir zabıta isteği dile getirilirken, aynı zamanda kentlilerin beklentilerine geniş çapta cevap verebilecek uzman zabıta gereksinmesi de ortaya konuluyor.

Bütün bunların yanında, zabıtanın parasal sorununun çözümü de kuşkusuz büyük önem taşıyor. En azından yakın geçmişte yapılan hatadan dönülmesi haklı bir beklenti olarak şekilleniyor.

Güzel olan şu ki, kendi aralarında düşünce farklılığından kaynaklanan ikiye ayrılma olsa bile, zabıtanın sahip olması gereken özellikler konusunda siyasetçilerle zabıtalar arasında önemli farklar bulunmuyor.


***

"Zabıta her dalda fahri doktordur"

Ordudan atıldıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdür Muavini görevine getirilen Rıfat Yel ise, zabıtanın her dalda fahri doktor olduğunu dile getirdi. Rıfat Yel, bu düşüncesinin sebebini şöyle açıkladı:

"Komşunuzun tavuğu bahçenizde geziniyordur, şikayetçisinizdir, hemen telefona sarılır zabıtaya "Alo" dersiniz. Birisi yere çöp atıyordur veya herhangi bir yerde gözünüzü tırmalayan çöp yığını vardır, "Nerede bu zabıta? Nerede bu belediye?" diye sorarsınız. Bahçe duvarları ya da ağaçlar eğri duruyordur. Can güvenliği açısından tehlike arzediyordur.  Yine zabıtayı arar şikayette bulunursunuz. Etrafınızdaki boş bir arsaya gecekondu yapılıyordur. Tepkinizi yapana göstermezsiniz. Hemen zabıtayı arar, "Bu memlekete sahip çıkan yok mu?" diye dert yanarsınız.

Bütün bu koşuşturmalar ve uğraşılar içinde zabıta memurları gün geçtikçe uzmanlaşmış, fahri doktorluk ünvanına hak kazanacak düzeye gelmiştir.

O bir psikologdur; çünkü kaçak yapıların yıkımı sırasında üzerine saldıran insanların sakinleştirilmesi, ikna edilmesi onun görevidir.

O bir sporcudur; çünkü tazı gibi koşan seyyarları yakalaması ancak böyle mümkündür.

O bir aktördür; çünkü iyi gününde, acı gününde görevini; halkına hep güleryüz göstererek yapmak zorundadır.

O bir ana-babadır; çünkü hiç kimsenin sahip çıkmadığı yollarda yatıp kalkan, aç susuz dolaşan çocuklarımıza, insanlarımıza şefkat gösteren, onlara sıcak bir yemek bulmaya çabalayan zabıtadır.

O bir askerdir; çünkü savaşta ve barışta, günün 24 saatinde halkımızın emrindedir. Asker gibi göğsü kabarık, başı dik, aldığı emirleri harfiyen yerine getirir."

Belinde silahı olduğu için asker ve polise layık görülen mesai ücretleri, canla başla görev yapan zabıta ve itfaiye memurlarına uygun görülmedi.

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar33.865834.0015
Euro37.658837.8097
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü