Denizlerle çevriliyiz, ama, balığımız giderek azalıyor
Denizlerimiz çığlık çığlığa
Övündüğümüz denizlerimiz son yıllarda hızla kirleniyor. Bu kirlenme nedeniyle balıkların yaşam alanları da giderek daralıyor. Kirlenme, yalnız deniz canlılarının varlığını değil insan sağlığını da tehdit ediyor. Denizlerin kirlenmesini önlemek için kıyı belediyelerine büyük görev düşüyor.
Cezaların yetersiz olması ve ilgili kurumların gerekli denetimleri yapmaması kirleticilerin işini kolaylaştırıyor. Kirliliğin yanı sıra, balıkların üreme döneminde yapılan avlanma ve kumcuların balık yuvalarını tahrip etmesi de, balık miktarının azalmasına sebep oluyor.
Evsel, endüstüriyel, radyoaktif ve termal atıklar denizlerimizi tehdit ediyor. Kirlilik nedeniyle, balık türleri giderek azalırken, ülkemizin çok önemli bir ekonomik kaynağı da tükeniyor. Ne yazık ki, denizlerin kirliliği önlenemediği gibi, özellikle sanayileşmenin ve nüfusun yoğun olduğu kıyılarımızda giderek artıyor.
Kirlenmenin boyutu, deniz canlılarının varlığını tehdit etmekten çıkarak, insan sağlığı açısından da tehlike oluşturuyor.
Kirli sularda yaşayan balıklar ve diğer deniz canlıları, tehlikeyi insanlara taşıyarak ciddi bir sağlık sorunu oluşmasına neden oluyorlar.
Bu aşamada, denizlerin kirlenmesini önlemek ve sağlıksız deniz ürünlerinin gıda olarak kullanılmasını engellemek için kıyı belediyelerine büyük görev düşüyor. Belediyelerin, deniz kirliliğini ciddiye alıp etkin denetim yapmasıyla, denizi kirleten etkenlerin azalacağı kaydediliyor. Arıtması olmayan fabrikalara arıtma tesisi yapılması ve mevcut arıtma tesislerinin etkin bir şekilde çalıştırılması için belediyelerin denetimlerini sıklaştırması gerekiyor. Biyolojik arıtma tesisleri de, kentlerin altyapı çalışmalarından sorumlu olan belediyelerin, evsel ve sanayi atıkların zararsız hale getirilmesi için yapması zorunlu hizmetlerin başında geliyor. Ancak belediyelerin gerekli arıtma tesislerini yapabilmek için yeterli maddi kaynağa sahip olmaması bu tesislerin yapılmasını güçleştiriyor. Yerel yönetimlerin sanayi tesislerinin denetlenmesi ve cezalandırılması yönünde tam yetkili olmaması, kanunlarda belirlenen cezai yaptırımların düşük olması da belediyelerin hareket kabiliyetini azaltıyor.
Uluslararası kirlenme
Deniz kirliliğini oluşturan etkenler, evsel ve sanayi atıklarıyla sınırlı kalmıyor. Örneğin, Karadeniz'in kirliliğinde, çeşitli ülkelerden geçerek Avrupa'nın pisliğini ülkemize taşıyan Tuna nehri, büyük rol oynuyor. Tuna nehrinden kaynaklanan kirlilik, akıntılar yoluyla Marmara ve Ege Denizi'ni de etkiliyor.
Evsel atıkların kirlenmedeki payı sanayi kirliliği yanında devede kulak kalmasına karşın, hızlı nüfus artışı ve kıyı yağmasıyla bu da giderek önem kazanıyor. Nüfus artışından kaynaklanan kontrolsüz yerleşim ve sanayileşme, altyapı sorununu ortaya çıkarıyor. Altyapısı, arıtma tesisleri olmayan konut ve fabrikalar denizleri kirletiyor. Öte yandan, nüfus artışı ve kentleşme deniz trafiğini artırıyor. Boğazlarda artan gemi sayısına bağlı olarak denize daha fazla sintine atığı dökülüyor. Yapılan araştırmalara göre yılda yaklaşık 6 milyar ton petrol dünya denizlerine boşaltılıyor. Deniz kazaları kirlilik oranını daha da artıyor.
Denizlerimizde balık azalıyor
Denizlerimizde avlanan balıklar, ilgili yasa gereği satış tezgahlarına balık hallerinden dağıtılıyor. Ancak vergi kaçırmak ve kontrolden kurtulmak isteyen balıkçılar, hale uğramadan da satış tezgahlarına ulaşabiliyorlar. Kontrolsüz avlanma birçok sorunu beraberinde getiriyor. Balıkçının yeterli düzeyde kontrol edilmemesi sebebiyle bilinçsiz ve aşırı avlanan balıkların nesli tükeniyor.
Su ürünlerinin hal belgesi olmadan satılmasını önlemek belediyelerin görevleri arasında bulunuyor. Ancak kontrol birimlerinde çalışan personelin yeterli araç ve gereçten yoksun oluşu denetimin aksamasına neden oluyor. Örneğin İstanbul'da sayısız balıkçı avlanırken, denetimi bir tek tekne yapıyor.
Genellikle balıkların nisan ayına rastlayan üreme dönemlerinde avlanma yasağı bulunuyor. Ancak, denetimlerin ve cezaların yetersizliği nedeniyle üreme döneminde de balık avı sürdürülüyor.
Kumcular da zarar veriyor
Bu arada denizden kum çekilmesi de balık türlerinin azalmasında kirlilik kadar etkin rol oynuyor. Kumcular, denizin dibinden kum çıkarırken balık yuvalarının dağılmasına neden oluyorlar. Balık yuvaları yok oluyor ve biyolojik denge bozuluyor. Yasal olmayan bu uygulamayla, İstanbul'un Karadeniz kıyılarında balıklara yaşama ve üreme şansı verilmiyor.
Bu duyarsız yaklaşımlar balık miktarının azalmasına ve bazı balık türlerinin neslinin tükenmesine sebep oluyor.
Çözüm önerileri
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yetiştiricilik ve Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Timur, su kirliliğinin ülkemiz yaşamına etkisinin, bilim adamlarının uğraşları arasında ilk sıralarda yer aldığını ifade ediyor. Tabii, çözüm konusunda sorumluluk yerel yönetimlere düşüyor. Denize kıyısı olan belediyelerin deniz kirliliğini önlemede birinci derecede sorumluluk sahibi olduğunu belirten Timur, çözüm önerileriyle ilgili olarak şunları söylüyor:
"Denizleri kirleten maddelerinin büyük kısmı karalardan gelmektedir. Bu nedenle kirlilik, denizler çevresindeki komşu ülkelerin müşterek sorumluluğundadır. O halde deniz kirliliği problemi milletlerarası bir problemdir. Çözüm arayışına da yine milletlerarası bir plan dahilinde gidilmelidir.
Öte yandan belediyelerce kirlilik konusuna gereken önem verilmeli, kanalizasyon ve arıtma sistemleri tamamlanmalı ve sanayi tesisleri için yer seçiminde gerekli özen gösterilmelidir. Yerel teşkilatlarca kontroller ciddi olarak yapılmalı ve takip edilmeli; en önemlisi de kuruluşlar arası koordinasyon sağlanmalıdır. Kirliliğin temel nedenleri olan fiziksel, kimyasal, biyolojik, radyoaktif ve termal etkenlerin denetimi sıklaştırılmalıdır. Aksi halde çevreye verilen zararın bedeli, ileride insanlar tarafından çok daha ağır ödenecektir. Su kirliliği ülkemizde henüz çok büyük boyutlara ulaşmamış olmasına rağmen, gerekli ve kapsamlı önlemler alınmadığı takdirde tehlikenin büyük olacağı ve kaybolan kaynakların yerine konulamayacağı bir gerçektir."
İstanbul'da deniz denetimi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Çevre Koruma Kontrol Müdürlüğü yetkilileri "Denize atık kesinlikle atılmayacak" sloganı ile, 24 saat çalışma yapıldığını belirtiyorlar. Avcılar'dan Tuzla'ya İstanbul Boğazı'ndan Adalar'a kadar geniş bir alanda sürekli denetim yapılıyor. Denetimlerde en fazla, tankerlerin "sintine" bırakmaları önlenmeye çalışılıyor. Tankerlerden ve diğer deniz araçlarından denize petrol ve türevleriyle pis suların bırakılması yüksek para cezaları ile önlenmeye çalışılıyor.
Kapasitesi 18 grostondan küçük olan gemilere 38 milyon 700 bin, 18 grostonla 1000 groston arasında gemilere 645 milyon, 1000 ile 5 bin groston arasındaki gemilere 1 milyar 290 milyon, 5 bin grostondan büyük gemilereyse 6 milyar 450 milyon lira para cezası kesiliyor.
Geçen yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Kontrol Müdürlüğü tarafından, 10'u yerli toplam 78 tankere 48 milyar 420 milyon lira para cezası kesildiği bildirildi. Bu yıl ise sadece temmuz ayında, 2'si yerli 6'sı yabancı uyruklu 8 tankere, 1 milyar 290 milyon lira ceza kesildi.
Uygulamaya göre, Çevre Koruma Müdürlüğü ceza kestiği tankerin ulaşımdan men edilmesi için Liman Müdürlüğü'ne yazı gönderiyor. 15 günlük bekleme sürecinde para cezası ödenmemişse tanker mühürleniyor. Denizi kirleten tanker ya da gemi ikinci defa yakalanırsa, ceza miktarı ikiye katlanıyor.
Belediye yetkilileri, yasaya göre ceza kesilerek toplanan paraların yüzde 80'inin Ankara Çevre Bakanlığı tarafından alınmasını eleştiriyorlar.
Öte yandan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Geliştirme Dairesi tarafından, fabrika denetimleri de sürdürülüyor. Fabrikaların denetimini yapan Büyükşehir Belediyesi'nin kapatma yetkisi bulunmuyor. Bir fabrikanın çalışmasının durdurulması, valiliğin ve Çevre Bakanlığı'nın kararıyla oluyor.
İlgili kanunlar
Ülkemizde deniz kirliliğini önlemek ve deniz ürünlerini denetlemek için bir çok kuruma sorumluluk verilmiş durumda. İlgili kanunlarsa şöyle; 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 1580 sayılı Belediyeler Kanunu, 618 sayılı Limanlar Kanunu, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu, 1971 yılında yürürlüğe giren 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu, 1973'de tadili yapılan 3288 sayılı kanunun 8'inci ve 20'nci maddeleri.