İtfaiyemiz var, ama, yine de
Allah korusun!
İtfaiye, belediyelerin en önemli hizmet birimlerinden biri sayılıyor. Ama bu özelliğine rağmen belediyelerin çoğunda itfaiye bulunmuyor. Olan yerlerde de eksiği çok. Cefalı iş itfaiyecilik.
Belediyelere bağlı olarak çalışan itfaiyeler, eksik eğitilmiş personel ve yetersiz araç gereçle görev yapıyorlar. Donanım ve teknoloji açısından ilden ile farklılık gösteren itfaiye teşkilatları; yalnız yangınlarla değil, kötü çalışma şartlarıyla da mücadele ediyorlar.
İtfaiyeci nasıl olunur? Yaşı, tahsili, boyu-posu nasıl olmalıdır? İtfaiyeci memur mudur, işçi mi? Tüm bu sorulara farklı yanıtlar vermek mümkün. Çünkü bu konularda sağlıklı bir yasal düzenleme yok. İtfaiyeciler de kimliksizlikten şikayet ediyorlar.
İtfaiyecilik, diğer meslek dallarında rastlanmayan tehlikelerle dolu bir çalışma alanıdır. Özveriyle çalışan itfaiyecinin mutluluk kaynağı ise, zor durumdaki insanlara bazan da hayvanlara yardım etmenin verdiği huzur.
Bir gün tele takılan bir martının, bir başka gün çatıda mahsur kalmış bir kedinin hayatını kurtarırken görüyoruz itfaiyecileri.
Yangınlardan depremlere, sel felaketinden toprak kaymasına, intihar teşebbüslerine kadar her yerde görev yapıyor bu cesur insanlar. Çoğu kez tanımadıkları insanların hayatını kurtarmak için alevlerin arasına dalarak kendi canlarını tehlikeye atıyorlar.
Üstelik binbir sıkıntıya göğüs gererek. İtfaiyeciliği seçenler, onca can kurtarıyorlar, ama, zaman içinde kendilerini, solunum yetersizliği, bel ağrıları ve kalp hastalığı gibi bu mesleğe özgü sağlık sorunlarından kurtaramıyorlar.
Bu işin içindekiler, yaralanma ve kaza bakımından da diğer mesleklerdekilerden daha fazla risk taşıyorlar. Yapılan araştırmaya göre, mesleğe yeni başlayan her 100 itfaiyeciden 44'ü bir yıl içinde kaza geçiriyor. Çalışma ortamı personelin fizik ve ruh sağlığını olumsuz etkilediği için, itfaiyecilik ağır ve tehlikeli işler kapsamında sayılıyor.
Yasalar ve tüzükler itfaiyecilerin ne kadar ağır iş gördüklerini belirtiyor, ama, bu gerçek, itfaiyecinin bordrosuna yansımıyor. Örneğin, polis ve askerlere verilen; yıpranmadan kaynaklanan erken emeklilik hakları ve çalışma riskinden dolayı tazminat, itfaiyeciye verilmiyor. İtfaiyecilerin, bazı kamu çalışanları gibi, kendilerine ait sosyal tesisleri veya özel bir hastaneleri de bulunmuyor.
Buna karşın, şaşırtıcı genişlikte bir iş yelpazesinde hizmet veriyorlar. Örneğin; yangın onlardan soruluyor, sel baskını onlardan; deprem onlardan, bina çökmesi onlardan soruluyor.. Köpekten kaçıp korkudan direğin tepesine tırmanan kedi de itfaiyenin görev alanına giriyor, aşkına karşılık bulamayıp intihar etmek için dama çıkan sevdalı da!
Yılda 40 bin yangın
Türkiye'de hızlı nüfus artışı ve sanayideki gelişmelere paralel olarak her geçen gün yangın sayısı da artıyor. Yangınlarda, ölüm ve yaralanmaların yanısıra büyük miktarda maddi hasar oluşuyor. Türkiye'de yılda ortalama 40 bin civarında yangın meydana geliyor. Bu olaylarda pekçok kişi yanarak ölüyor, sayıları yüzleri binleri bulan kişi de yaralanıyor. Bunların yanında birçok tarihi eser kül oluyor, aileler evsiz kalıyor ve çalışanlar işlerinden oluyorlar. Endüstri tesislerinde oluşan yangınlarda üretim aksıyor, ihracat talebinin karşılanması güçleşiyor ve bu yangınlar çoğu zaman büyük pazar kaybına neden oluyor.
Eldeki kayıtlar; 1996 yılında yalnız İstanbul itfaiyesine 15 bin 308 ihbar yapıldığını gösteriyor. Bu ihbarların 9 bin 817'sini yangın, 2 bin 169'unu baca tutuşması, 834'ünü can kurtarma, 625'ini su baskını oluşturuyor. Ama arada bir asılsızihbarlar da yapılıyor. 1996 yılındaki asılsız ihbarların sayısı 1863'ü buluyor.
Verilere göre; çıkan 27 büyük yangında 32 kişi hayatını kaybetti, 302 kişi de yaralandı. Bu yangınlarda toplam 610 milyar liralık maddi hasar meydana geldi. Cankurtarma olaylarında da 94 sivil hayatını kaybetti, 133 kişi yaralandı. Buna karşılık, 11 bin 986 yangının 11 bin 803'ü daha başlangıç safhasında müdahale edilerek söndürüldü. 156 yangın, binalar kısmen, 27 yangın ise bunalar tamamen yandıktan sonra söndürülebildi.
İtfaiyenin yaptığı tespitlere göre de yangınların 3 bin 964'ü (Yüzde 33) sigara ve kibrit, 2 bin 398'i (Yüzde 20) elektriğin kısa devre yapmasından, ütü ve ocak cihazlardan, 2 bin 169'u (Yüzde 18) baca ve kurum tutuşması sonucu meydana geldi.
İtfaiyenin sorunları
İtfaiyecinin çalışma koşulları kanunla sınırlandırılmadığı için, ülkemizin çeşitli belediyelerinde hatta aynı belediye bünyesinde; itfaiyecilerin bazıları işçi, bazılarıysa memur statüsünde çalıştırılıyorlar. Maaşları, mesai ücretleri ve mesai saatleri işçi veya memur olmalarına göre değişiyor. Taşra ve Büyükşehirler arasında da teknoloji, donanım ve alınan ücretler bakımından farkılılıklar bulunuyor.
En çok şikayet konusu yapılan hususu ise aynı işi yapmalarına rağmen, işçi ile memur itfaiyecilere farklı maaş verilmesi oluşturuyor. Tabii aldıkları mesai ücretleri de farklı oluyor.
Önceleri memur sıfatıyla çalışan itfaiyeciler, 1973 yılında sendikaların Çalışma Bakanlığı Yüksek Hakem Kurulu'na yaptığı başvuru sonucunda işçi statüsüne alınmışlar. Birkaç yıl öncesine kadar da itfaiyecilerin teşkilata işçi statüsünde alınmaları sürmüş.
Son seçimlerden sonraysa belediyeler yeniden memur itfaiyeci almaya başladıklarını görüyoruz. Çünkü, memur statüsünde çalışan itfaiyeci, sendikal haklar dışında kaldığı için daha az ücret alıyor. Bu da belediye yöneticilerince tercih nedeni oluyor.
Memur itfaiyecilerin kanuna göre 24 saat çalışıp 24 saat dinlenmeleri gerekiyor. İşçilerin ise 24 saate karşılık 48 saat istirahat hakkları bulunuyor. İşçiler mesai ücreti dahil 60-65 milyon, memurlar ise 40 milyon lira civarında maaş alıyorlar.
Anadolu ile İstanbul farklı
Belediye meclisleri tarafından belirlenen mesai ücretleri de illere göre değişiyor. Örneğin İstanbul'da itfaiyeciler 10 milyon lira, Erzurum'da ise 6 milyon lira mesai ücreti alıyorlar.
Ayrıca Anadolu'da bazı itfaiyeciler görevleri olmadığı halde çöp topluyor, bilet kesiyor, bahçe suluyor, halka su dağıtıyor, cenaze taşıyor ve akla hayale gelmedik görevleri itirazsız yerine getiriyorlar. Bazı itfaiye teşkilatlarında ise, itfaiyeciye pek iş düşmediği düşüncesiyle ya işe yaramaz elemanlar, ya da dinlensin diye torpilliler çalıştırılıyor.
Uygulyamalar, Türkiye'de verdiği hizmetler açısından da teknik donanım bakımından da itfaiyenin ve itfaiyecinin bir standardı olmadığını gösteriyor.
Ama, sadece uygulama bakımından değil, yasal bakımdan da itfaiyenin standardı bulunmuyor.
İtfaiyeci nasıl olunur? Boyu, posu, yaşı, tahsili ne olmalıdır? Belli değil. Belediyeler, memur ve işçi kadrosu için açtıkları sınavlarda itfaiye teşkilatı için de kontenjan ayırıyorlar. Adaylar için kendilerince bazı şartlar öne sürüyorlar. Kazananları 3 aylık bir eğitimden sonra göreve başlatıyorlar.
Ne yazık ki, çok yerde yok!
Çağdaş yerel yönetimlerin vazgeçilemez birimleri arasında sayılmasına karşın, Anadolu'da birçok belediyede itfaiye teşkilatı bulunmuyor. Teşkilatın bulunduğu pek çok belediyede de hem araç gereç, hem personel, hem de teknoloji açısından yetersizlik gözleniyor.
Türkiye'de bir yerleşim yeri belediye yapıldığında, itfaiye teşkilatı kurmak en son akla geliyor. Belde halkının yanmaya karşı sağlığı güvenceye alınmadan, belediye başkanı önce kapıcısını, odacını, şoförünü alıyor. Diğer birimler kuruluyor. İtfaiye çok sonra oluşturuluyor. Yangın olduğunda ise bir traktörün arkasına takılı römorkla su taşıyıp ilkel yöntemlerle söndürülmeye çalışılıyor.
Tabii, belediyelerin maddi kaynak sıkıntısı içinde olmaları da itfaiye teşkilatlarının kurulmasını zorlaştırıyor.
Sorunun çözümü
Uzmanlar, ülkemizde itfaiye teşkilatının daha iyi hizmet verebilmesi için yeniden yapılanması gerektiğini belirtiyorlar. Çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi, itfaiye teşkilatına tüzel bir kişilik kazandırılması ve adaletsizliklerin giderilmesi için yeni bir kanun çıkarılması gerektiği fikrinde birleşiyorlar.
Bunun yanında itfaiyecilerin tıpkı polis ve askerler gibi farklı bir statüde çalıştırılması ve itfaiyecinin Türkiye'nin her yerinde aynı görevi yapması gerektiği kaydediliyor. Canı pahasına görev yapan itfaiyecilere; hakettikleri ücretin verilmesi ve bunun da Maliye Bakanlığı tarafından belirlenerek standartlaştırması öneriliyor.
Öte yandan, insan hayatının bedeli olamayacağı düşüncesiyle, itfaiye teşkilatı olmayan tüm belediyelerde en kısa zamanda itfaiye teşkilatı kurulması, personel, araç ve gereçleri yetersiz olan teşkilatların da takviye edilmesi isteniyor.
Yangın için özel vergi
İstanbul İtfaiye Müdür Vekili Nurettin Demirci, itfaiye teşkilatlarının kurulmasına kaynak teşkil etmek üzere, 1998 yılında alınacak olan bina vergisi ile birlikte bu vergiye ek yapılarak "Yangın güvenlik vergisi" de alınmasını önerdi. Demirci önerisini şöyle açıkladı;
"Bu verginin alınmasıyla birlikte vergiyi veren herkesin binası, belediye tarafından yangına karşı sigortalanmış olsun. Toplanan paralar öncelikle beldelerde itfaiye teşkilatlarının kurulması için harcansın. Bir bölümü de yanan binaların zararını karşılamakta kullanılsın. Sadece tapusu olan, vergisi ödenen binalar sigortalansın. Sabancı Center gibi büyük binaların sahipleri yine kendi sigortalarını özel sigorta şirketlerine yaptırsınlar. Benim önerim vatandaşların kullandığı sıradan binalar için geçerli. Hepsinden vergi alındığında büyük bir kaynak sağlanmış olur. Hem itfaiye teşkilatlarının kurulması için para bulunmuş olur, hem de vatandaşlar binalarını yangına karşı sigortalamış, güvenceye almış olurlar. Bir bina yandığında, belediye topladığı verginin bir bölümünü bu iş için ayırmış olduğundan, zararını kolaylıkla karşılar."
Nurettin Demirci, yüksek binalara yangın merdiveni yapılması şartının sıkı izlenmesi gerektiğini belirterek, tüm binalarda su deposu ve yangın hortumunun hazır bulundurulmasını önerdi. Yüksek binaların ve işyerlerinin duman algılama sistemleri kurması gerektiğini de belirten Demirci, ayrıca İSTOÇ, İkitelli Organize Sanayi Bölgesi gibi merkezler ile toplu konutların kendi yangın teşkilatlarını kurmasının yararlı olacağına değindi.
İtfaiyenin yönetimi
25 yıldır itfaiyecilik yapan İstanbul İtfaiye Müdür Vekili Nurettin Demirci, itfaiye müdürlerinin teşkilat içinden atanmasının da önemli olduğunu belirtti. Demirci bu konuda şunları söyledi;
"İtfaiye müdürlüklerine dışarıdan müdür atanmasını doğru bulmuyorum. İtfaiye teşkilatında sırasıyla onbaşı, çavuş, başçavuş, grup amir muavini, grup amiri ve müdür muavini şeklinde terfi alınıyor. Ancak; itfaiye müdürleri belediye başkanları tarafından dışarıdan atanıyor. Bunu son derece yanlış buluyorum. Askerde teorik bilgiler öğrenilir fakat tecrübe ancak savaşarak kazanılır ve gerçek asker olunur. İtfaiyeler için de böyledir. İtfaiye okullarında 3 ay eğitim verilir. Fakat asıl eğitim yangın mahalinde alınır. Yangınlara gide gele, tecrübe kazanılarak bu iş öğrenilir. İtfaiye müdürlerinin teşkilat içinden yükselerek gelmesi kanunlaştırılırsa; itfaiyenin sağlıklı çalışması için en büyük hizmet verilmiş olur."
İtfaiye Genel Müdürlüğü
İTÜ Makina Fakültesi Öğretim Üyesi ve İstanbul İtfaiyesi eski müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç ise, "Tüzel kişiliği olmayan, mezarlıklar müdürlüğü ya da park ve bahçeler müdürlüğü gibi belediyenin bir hizmet birimi olarak çalışan, bütçesi ve harcama yetkisi olmayan, elemanı yardımcı hizmetli sınıfında çalışan, eğitimi, standardizasyonu olmayan kuruma, 3-5 aracı olduğu için itfaiye denilemez" diyor.
Kılıç, öncelikle tüm itfaiye teşkilatlarını bünyesine alacak bir İtfaiye Genel Müdürlüğü kurulmasını öneriyor. Kılıç'ın önerisine göre, belediyelerle bağları koparılmadan, bu genel müdürlük, itfaiye görevlilerinin eğitim, organizasyon ve standardizasyonu belirlemeli ve koordinasyonu sağlamalı.
İtfaiye hizmetlerinin daha verimli verilebilmesi için Kılıç, orman, deniz ve kara itfaiyelerinin de genel müdürlük çatısı altında birleştirilmesini savunuyor.
Kılıç, Sivil Savunma örgütleriyle itfaiyenin birleştirilerek iki teşkilatın aynı standardizasyona uygun çalışmasının verimliliği artıracağına da işaret ediyor.
Abdurrahman Kılıç, önerilerini şöyle sıralıyor.
"Maddi kaynak sağlamak amacıyla yapıların zorunlu olarak sigortalanması sağlanmalı. Bu amaçla müdürlüğüm sırasında bazı çalışmalarım oldu. Ama sonuç alabilmiş değilim. Ayrıca belediye bütçesinden yüzde 3 gibi bir payla özel bir bütçe oluşturulmalı. Bu yapısal değişiklikler itfaiyenin verimliliğini artırır. İtfaiye okullarının yaygınlaştırılmalı ve bu durumunda itfaiye müdürleri de teşkilat içinden atanmalıdır. Hepsinden önemlisi de itfaiye siyaset dışı tutularak belediyelerin partizan davranışlarından etkilenmemelidir."
İtfaiyecilik eğitimi
İtfaiyeci yetiştirmek amacıyla açılan kurslar dışında bu alanda eğitim veren tek okul Kocaeli üniversitesi bünyesinde bulunuyor. 2 yıllık İtfaiye Meslek Yüksek Okulu kısa bir geçmişe sahip. Ancak, Antalya'da da buenzer bir okul açılması çalışmalarının sürdüğü belirtiliyor.
Kılıç, bu 2 yıllık yüksek okulların yanında 4 yıllık İtfaiye Teknik Liseleri açılmasının da uygun olacağını söylüyor.
Bu okullar yaygınlaşmasından sonra, itfaiye teşkilatlarına yalnızca bu okullardan mezun olanların alınmasıyla eleman kalitesinin yükseleceği belirtiliyor.
Bu arada, itfaiye çalışanları için özel bir hastane açılması ve doğrudan itfaiyeye bağlı bir ambulans servisi kurulması da öneriliyor.
İstanbul'un sıkıntıları
İstanbul İtfaiye Müdür Vekili Nurettin Demirci, itfaiyecilerin İstanbul'a özgü sorunlarını ise şöyle özetliyor:
"Bizim teşkilatımızda 1300 işçi, 700 memur var. Biz adaletsizlik olmasın diye kendi teşkilatımızda memurların çalışma saatlerini de işçilere göre düzenliyoruz. Zaten; biri hortumun bir ucundan, diğeri öbür ucundan tutuyor, ikisi de aynı işi yapıyor. Bu adaletsizliklerin yeni çıkarılacak kanunlarla düzeltilmesi lazım.
Kentimizde itfaiye grup ve müfrezeleri oldukça seyrek. 13 grup 18 müfrezemiz var. 9-10 itfaiye aracı bulunan kapsamlı itfaiye yerleşim birimlerine grup, tim şeklinde görev yapan 2-3 araçlı yerleşim birimlerine müfreze adı veriyoruz. Personel sayımız ve araç gereçlerimiz yeterli fakat yangına zamanında müdahale edebilmemiz için itfaiye noktaları sıklaştırılmalı. Örneğin Eminönü bölgesine bir itfaiye yerleşim noktası gerekiyor.
Tabii İstanbul trafiği ve gelişigüzel araç parkı da itfaiyenin çalışmasını ve olay yerine zamanında ulaşması için engel teşkil ediyor.
Semt pazarları da itfaiyenin yangın yerine ulaşması için büyük bir engel olarak karşımızda duruyor. Pazarlar yalnız itfaiye için acil bir hastanın hastaneye yetiştirilmesi için de engel. Semt pazarları kaldırılıp, meydanlara, meskun mahallere daimi pazar yerleri kurulmalı. Bu konuda Şişli Belediyesi eski başkanı Fatma Girik'i takdir ediyorum. Büyük kavgalardan sonra Şişli'de pazarı kaldırıp yerine haftada bir gün kurulan daimi pazar yerini kurdu. Bu çalışma diğer belediyelere de örnek olmalıdır. Bir yangın çıktığında ilk anda bir bardak suyla söndürülebilir. Oysa zaman ilerledikçe o yangını söndürmek için gittikçe daha fazla suya ihtiyaç duyulur. Bir kova, bir varil, sonra tankerler dolusu su. İtfaiye için zaman çok önemlidir. Bu nedenle yangın yerine zamanında ulaşılmasını engelleyen semt pazarları kaldırılmalıdır.
*
İtfaiyenin tarihçesi
Yangınla mücadele konusunda bilinen ilk belge 1579 yılında Sultan III. Murat'ın İstanbul Kadısı'na gönderdiği fermandır. Bu fermanla İstanbul ahalisinin evinde damına yetişecek kadar bir merdiven, bir büyük fıçı su bulundurması, emre uymayanların cezalandırılacakları belirtilmektedir.
İlk itfaiye teşkilatı 1712 yılında, Fransa'dan göçederek İstanbul'a yerleşen ve "Gerçek Davut" adını alan bir Fransız tarafından Yeniçeri Ocağı bünyesinde kurulmuştur. Bu teşkilat 114 yıl devam ettikten sonra, 1826 yılında Yeniçeriler'in dağılmasıyla mahalli idarelere bağlı yarı askeri bir İtfaiye Teşkilatı oluşturulmuştur.
1871 yılında ise Macar asıllı Kont Seçini İstanbul'a gelerek askeri çalışma esaslı modern itfaiye teşkilatı kurmuş ve yangın söndürme çalışmalarında itfaiyenin büyük bir başarı kazanmasını sağlamıştır. Kont Seçini tarafından kurulan modern itfaiye teşkilatı, 1923 yılında Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte yeniden düzenlenerek bugünkü yerel yönetimlere bağlı çağdaş itfaiye kurulmuştur.
*
Türk İtfaiyecisi'nin andı
Yüce Allahım
Gücümü, çalışkanlığımı, eğitimimi,
mesleğe olan aşkımı,
bilim ve teknolojiye olan inancımı
bütün canlılar için kullanacağıma
söz veriyorum.
Bir felaket anında
muhtaç olanları kurtarmam için
bana güç ve cesaret ver.
Bu kutsal meslekte görevimi yaparken
şehit düşersem;
eşimi, çocuklarımı,
sevenlerimi ve milletimi koru.
Onların itfaiyecilere duydukları
güven ve gururu yüreklerinden esirgeme.