• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY Belediyeler eğitimin neresinde?

Eğitim/yorum haber

Her belediye başkanı şu soruya yanıt aramalı

Eğitim için ne yaptım?

Eğitime katkı konusunda belediyelerin mazereti var; yetkisizlik. Yerel yönetimler reformu gerçekleşirse büyük olasılıkla bu mazeret ortadan kalkacak. Peki belediyeler buna hazır mı?

Berna SEREL

24 Kasım'da Öğretmenler Günü'nü kutlayacağız. Büyük olasılıkla öğretmenlere yaşamı zehir ettiğimiz için özür dileyeceğiz. Özür dileyenlerin başında da herhalde her zaman olduğu gibi siyasetçiler gelecek:

Öğretmenim; yapamadıklarımız için özür diliyoruz.

Yetmez. Yetmediğini yaşayarak görüyoruz.

Özellikle büyük kentlerde okul dışı zamanını kaçak esnaflık yaparak değerlendirmek zorunda bırakılan öğretmenlere yılda birkaç kez pardon demek, giderek anlamsızlaşıyor.

Öğretmenler, hayli uzun zamandır belki de ilk kez bu yıl meslek seçiminde hataya düştüklerini düşünmeyecek. Bunu artırıldığı belirtilen maaşlarla ilgili olarak söylemiyoruz.

Eğitimde yaşanmaya başlanılan yeni süreci, yaşamını çocuklarımızın eğitimine adamış yurtsever öğretmenlere verilebilecek en değerli armağan sayıyoruz. İnanıyoruz ki, daha çok yorulsalar bile uzatılan eğitim süresini yük saymayacaklar.

Orta yaş sınırını zorlayan yaşlardakiler anlatırlar; "Ya öğretmen ya doktor olmak isterdim! İkisini de olamadım. Kısmette avukatlık varmış."

O yıllarda hemen hemen okuma fırsatı bulan her gencin gelecek hayalleri arasında öğretmenliğin yeri ilk üç içindeyken, bugün, ilk 10 arasına bile zor giriyor.

Oysa diyoruz ki; gelecek bilgi üzerine kurulacak. Bilgiyi çağdaş kılan unsur; eğitim. Eğitimi sağlayan kişi; öğretmen.

Öğretmenlerimizin artık bu yere taşınması gerekiyor. Bunu, yapabilirsek, siyasetçilerin ortak kararıyla yapalım. Siyasetçilerin kararıyla yapamıyorsak, yakın gelecekte eğitimin sorumluluğunu da yüklenmeye hazırlanan yerel yöneticiler kanalıyla yapmanın yolunu bulalım.

Öğretmenliğin olması gereken saygınlığa yükseltilmesinde yerel yönetimlerin yapabilecekleri çok şey olacağını düşünüyoruz.

Bir topulumun geleceği sayılan çocukların yetişmesini sağlayan insanların para olarak alamadığını yerel hizmetlerden daha çok pay vererek almaları sağlanabilir.

Öğretmenlere tatil olanakları sunulması, kent içinde ulaşım kolaylıkları sağlanması, mümkünse konut sorununun çözümüne katkıda bulunulması, toplum adına gösterilmesi gereken saygıyı bir ölçüde yansıtacaktır.

Evet değişik yerlerde öğretmenler için 6 eğitim merkezi ve sosyal tesis var; ama, 1930 kişilik! Kime yetecek?

Daha yaygın olarak öğretmenevleri bulunuyor; 48 bin öğretmene bir yatak!

Belki öğretmenlerin özlük hakları ve çalışma koşulları şimdilik yerel yönetimlerin elinde değil; ama, onların sosyal yaşamdan yararlanma olanaklarını artırmak pekala yerel yönetimlerin katkılarıyla mümkün olabilir.

Seslerini duyuramıyorlar

Biliyor musunuz? Türkiye, dünyada öğretmenlere sendika hakkı vermeyen 7 ülkeden biri. Geçmişte bu yoldaki girişimler yüzünden eğitim ordusunun mensupları ağır faturalar ödemek zorunda kalmıştı.

Hoş, bugün öğretmenler sendikalı olsa, hangi sözleşme bir devlet okulundaki öğretmene özel okuldaki maaşı sağlayacak?!

Tartışmanın o boyutunu zaman çözümleyecek. Ama, öğretmenlik mesleğinin salgınlığını olması gereken düzeye getirme gereği, zamana bırakılamayacak kadar büyük önem taşıyor.

Ülkemizde öğretmenliğin en zor yanlarından biri de, terörün binlerce can aldığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görev yapmak. Çünkü, devletin görevlileri oldukları için öğretmenler de teröristlerin hedefleri arasında bulunuyor. 12 yılda 148 öğretmenin teröre kurban gittiği kaydediliyor.

Öğretmen güvenliği açısından da yerel yönetimlerin yapabilecekleri olduğunu düşünüyoruz.

Milli Eğitim bütçesi biliyoruz ki, okul çağındaki çocuklarımızın eğitimini gereği gibi yapmalarını sağlamaya yetmiyor. Laboratuvar, kütüphane, spor salonu, eğitim araç ve gereci sağlamakta herhalde yerel yönetimlerin yapabilecekleri çok şey var.

En azından öğretmenler katkı payı peşinde koşmaktan kurtarılabilir.

Her yerel yönetim, elindeki olanakları bölgesindeki okullarda öğrenim gören dar gelirli öğrencilere yardım için kullanabilir. Hayırseverlerin katkılarıyla muhtaç olanların okul kıyafeti ve defter-kitap ihtiyacı karşılanabilir.

Öğrencileri teşvik edecek ödüllü şiir, kompozisyon, resim yarışmalarının da eğitim kalitesinin yükselmesinde etkisini gözardı etmemek gerekiyor.

Sayıların dili

Türkiye'de çalışanların yüzde 32'sini çocuklar oluşturuyor. Yaşları 6-14. Yani, çırak eğitim yaşının altında. Yüzde 51'i sigortasız. Yüzde 78'i kırk saatten çok çalışıyor. Bu gruptaki 3 milyon çocuktan yüzde 45'i 12 yaşın altında.

Toplam işgücünün yüzde 78'i ilkokul, yüzde 7'si ortaokul, yüzde 10'u lise, yüzde 5'i yüksek okul mezunu.

Türkiye'de 3-8 yaş arası 3.7 milyon çocuk bulunuyor. Amerika Birleşik devletleri ve Avrupa Birliği'nde bu yaş grubundaki çocukların eğitimine yönelik kurumlaşma oranı yüzde 98, ülkemizde ise yüzde 7.

Lise çağı nüfusun okulluluk oranı ABD'de yüzde 100, Avrupa Birliği'nde yüzde 98.7, Türkiye'de yüzde 42.6.

Türkiye'de her yıl 800 bin dolayında öğrenciden sadece 50 kadarı istedikleri fakülteye girebiliyor.

Dünya eğitim düzeyi sıralaması şöyle:

1. Singapur 607 puan, 2. Çek Cumhuriyeti 574 puan, 3. Japonya 571 puan, 4. ABD 521 puan, 33. Yunanistan 484 puan, 98. Türkiye 217 puan.

Bilim üretiminde ilk 7 ülke şöyle:

ABD, İngiltere, İspanya, Hindistan, İsrail, Polonya, Yunanistan.. Türkiye 34.

25 yaş üstü nüfusun eğitim ortalaması (13 yıl olması gerekiyor):

ABD'de 13 yıl, Japonya'da 11 yıl, AB ortalaması 10 yıl, Yunanistan'da 6.5 yıl, Türkiye'de 3.5 yıl.

 

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü