Platform
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R. Tayyip Erdoğan:
'Kentte başkanlık sistemi olmalı'
Yerel yönetimlerin yeniden yapılanmalarına yönelik yasa tasarısı, yerel yönetimlerin yetkilerini geliştirmek bir yana iyice budayacak. Eğer tasarı bu haliyle yasalaşırsa yerel yönetimler cezalandırılmış olur.
Kentlerde valilik ve belediye başkanlığı kaldırılmalı. Bunun yerine seçimlerle oluşan "şehir başkanlığı" ve "şehir meclisi" sistemine geçilmeli. Böylelikle yönetsel ikilik ortadan kalkar.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, mevcut 3030 sayılı yasa ile 55. hükümet tarafından hazırlanan "Yerel Yönetimler Reformu Yasa Tasarısı"nı, Yerel Yönetim Dergisi için değerlendirdi. Bu değerlendirmesinde konuyla ilgili eleştirilerinin yanısıra çözüm önerilerini de ortaya koyan Erdoğan, İstanbul'un ikiye bölünmesi konusunda da görüşlerini açıkladı.
Erdoğan'ın değerlendirmeleri, eleştirileri ve görüşlerini sunuyoruz.
Yargı denetimi öne çıkarılmalı
"Ülkemizin idari sisteminin katı merkeziyetçi niteliği, merkezi yönetimin etkin ve verimli işlemesini engelleyen en büyük sorun olmasının yanında yerel yönetim organlarının da elini kolunu bağlayan husus olmayı sürdürmektedir. Bu katı merkeziyetçi sistem içinde yerel yönetimler, özellikle merkezi yönetimin vesayetinde tutulmaktadır. Bir an önce yerel yönetimler üzerindeki vesayet kaldırılmalı, onun yerine yargı organlarınca hukuka uygunluk denetimi sağlanmalıdır.
Mesela seçilmiş belediye başkanlarının siyasi kaderinin, bir bakanlığın her hangi bir maksatla vereceği karara bağlı kılınması, keyfi ve yanlı uygulamalara büyük açık kapı bırakmaktan başka bir şey değildir. Seçilmişlerin siyasi geleceğinin yine seçimlerde halkın vereceği oylarla belirlenmesini, ülkemizde demokrasinin gelişmesinin önemli bir şartı olarak görmekteyiz."^
Yetki karmaşası sona erdirilmeli
"Katı merkeziyetçiliğin etkin hizmet üretilmesini engellemek bakımından doğurduğu önemli zararlardan biri de, merkezin yerel organlarıyla yerel yönetim kuruluşlarının kullanacağı yetkilerin birbirinin içine girerek adeta kördüğüm halini almasıdır. Bunun yakın bir misali olarak, karayollarıyla yaşadığımız sıkıntıyı verebilirim. E-5 Karayolu'nda yasal yetkili kuruluş Karayolları Genel Müdürlüğü olduğundan, Tuzla-Harem arasında düşündüğümüz raylı sistem yapım çalışması bu kurumun, karayolunun kullanılması için izin vermesine bağlıdır. Ancak Karayolları, böyle bir izni vermeye yanaşmamaktadır. Önemli hizmet alanlarının, merkezi yönetim organlarının yetkisinde bulunması nedeniyle bu türden çok sayıda sorun yaşanmaktadır."
İmar yetkisi yerel olmalı
"Mevcut yasalara göre merkezi yönetim, şehir hayatı bakımından son derece önemli olan imar düzenlemelerinde, res'en bağlayıcı karar alma yetkisine sahiptir. Bu yetki kullanılarak yerel yönetimlerin yetki kullanabildiği mücavir alanlar, kolaylıkla mücavir dışına çıkartılabilmektedir. Böylece şehrin fiziki yapılanması bile merkezin keyfiliğine kalmaktadır. Yakın zamanda Bahçeköy Belde Belediyesi'nde bunun örneğini yaşadık. Belediyelerin yetki ve görev alanlarını belirleyen 3030 sayılı yasanın çok sayıda eksiği bulunmaktadır. Mesela büyükşehirler ile ilçe belediyeleri arasındaki görev ve yetki paylaşımı bu yasada yeterli sarihlikte ortaya konmamıştır. Yani merkezle yerel yönetimler arasında yaşanan yasal belirsizlikler, aynı şekilde yerel yönetim unsurlarının kendi aralarında da sorun olmayı sürdürmektedir. Etkin hizmetin sağlanmasında yetki belirsizliklerinin aşılması için, şehir ve şehirli yaşamı bakımından önemli olan eğitim, sağlık, trafik ve çevre hizmetlerinin yürütülmesinde yetkiler büyükşehir belediyelerine bırakılmalıdır."
Taslak kaskatı merkeziyetçi
"Yeni Yerel Yönetimler Yasa Taslağı'nın, yerel yönetimlerin yetkilerinin geliştirilmesi bir yana, sanki yerel yönetimlerin mevcut yetkilerini iyice budamak ve merkezi yönetimin, yerel yönetimler üzerindeki vesayetini daha da pekiştirmek amacını güttüğü anlaşılmaktadır. Taslaktan, yerel yönetim reformu yapılıyormuş gibi gösterilerek, sadece merkezi yönetimin yerel unsurlarını güçlendirmeye ve yerel yönetimlerin elinden yetkiler alınarak, merkezin yerel organlarına aktarılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Eğer taslak bu haliyle yasalaşırsa, yerel yönetimler cezalandırılmış ve merkezi vesayet, yerel bazda da üstesinden gelinemez bir heyula haline gelmiş olacaktır. Katı merkeziyetçi idare sistemimiz, bu defa kaskatı merkeziyetçi hale gelecektir.
Dünyada demokratik gelişmenin önemli bir safhası olarak yerel yönetimler sürekli güçlendirilirken taslakla bunun tersine yol açacak değişiklikler yapılmak istenmektedir.
Örneğin yerel yönetimlerin yetki ve görev alanında bulunan mücavir alan kavramı ortadan kaldırılmakta, mücavir alanlar üzerindeki yetkilerin tamamı valiliklerle il bayındırlık ve iskan müdürlüklerine verilmektedir. Mücavir alanları, teşkilatı ve kuruluşu tamamen başka olan valilikler emrine vererek, topyekün bir talanın yolu açılmaktadır. Üstelik bu kadar vahim bir değişikliği öngörürken, belediyelerin kenti talan ettiği öne sürülmektedir."
Şehir başkanlığı ve şehir meclisi
"Ülkemizin idari sisteminin merkeziyetçi niteliğinden hızla uzaklaştırılması ve bu kapsamda yerel yönetim organlarının merkezi idarenin vesayetinden çıkarılarak özerkliğe kavuşturulması için atılacak en önemli adımın, İstanbul ve diğer büyükşehirler için ayrı yönetim yapısının kurulmasından geçtiğini söylemek isterim. Yerel yönetimlerin sorunları mahalinde çözülmeli, yerel yönetimlerin yetki ve görevlerini belirleyen yasalar bu anlayışla gözden geçirilmelidir. Çağdaş dünyadaki örneklerinden bildiğimiz gibi yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel parlementoların kurulması, siyasal ve sosyal hayatın demokratikleştirilmesinin tek seçeneği durumundadır. Ülkemizde halen varlığını koruyan vali ve belediye başkanlığı şeklindeki yönetsel ikilik ortadan kaldırılmalı ve şehirlerimizde şehir başkanlığı sistemine geçilmelidir. Şehir başkanı yönettiği şehrin yerel ve merkezi düzeyde her türlü temsil hakkını kazanmalıdır. İhdas edilecek şehir başkan yardımcılıkları vasıtasıyla hizmette etkinlik sağlanmalıdır.
Seçilmiş tek başkanın yöneteceği şehirlerin yine seçimle oluşan tek parlementosu, yani şehir parlementosu olmalıdır. Şehir parlementosu, şimdi merkezi idarenin veya merkezi idarenin yerel organlarının elinde bulunan şehre ait tüm yetki ve görevlerin tamamını devralmalıdır. Bu parlemento, gerektiğinde vergi koyabilmeli, yatırım ve teşvik kararlarını alabilmelidir. Yerel yönetimlerin örgütlenmesine dair kararları alabilmeli, ihtiyaç ölçüsünde yeni birimleri oluşturabilmelidir."
3030 İstanbul'a artık yetmiyor
"İstanbul özeline bakarsak, megapol bir şehir hüvviyetini kazanan İstanbul için ayrı bir yönetim yapısına olan ihtiyaç gün gibi ortadadır. Yerleşim ve üretim yoğunluğu dikkate alındığında İstanbul, şehir başkanı ve şehir parlementosu uygulamasına acilen ihtiyaç gösteren kentler sıralamasında birinci sırada yer alır. Başkanlık sistemine geçilmesinin yanında, İstanbul için il sınırlarının yerel yönetim sınırları haline getirilmesi, gerçekleştirilmesi gereken önemli bir reform olacaktır. Çünkü, büyükşehir belediyesinin, 3030 kapsamındaki İstanbul'un ancak yüzde 27'sinde yetki ve görevi bulunmakta, geriye kalan yüzde 73 alandan merkezi idare sorumlu bulunmaktadır. Bu çarpık yetki ve görev dağılımı nedeniyle İstanbul'u bütüncül şekilde planlamak mümkün olmaktan çıkmaktadır."
İstanbul bölünmemeli
"Söz gelmişken İstanbul'un ikiye bölünmesi yönünde yapılan bir takım değerlendirilmeleri son derece yanlış bulduğumuzu belirtmek isterim. İstanbul'un bölünmeye değil, bütünleşmeye ihtiyacı vardır. Nasıl ki, Türkiye'nin nüfusu 70 milyona geldi diye ülkemizi bir kısım parçalara bölmeyi aklımıza dahi getirmiyorsak, bölünmeyi, İstanbul için de aklımızdan çıkartmalıyız. Bölünmüş bir İstanbul planlanamaz bir şehir haline gelir ki, bunun sıkıntısını hepimiz çekeriz."