• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY Kültür mirası

Kültür

KENTLEŞMEYLE TARİHİ ZENGİNLİKLER ÇATIŞIYOR

Kültür mirası

Dünya Büyük Metropoller Birliği'nin İstanbul'da düzenlediği toplantıda, kültürel mirasın bütün dünyada hayati önem kazandığı vurgulandı.

Çeşitli ülkelerin belediye yetkilileri, görüşlerini açıkladılar.

Birlik Genel Sekreter Yardımcısı Jon Hickman, Türkiye'nin çok zengin bir kültürel mirası olduğunu belirterek "Bu mirasla gurur duymalısınız" dedi.

İstanbul; geride bıraktığımız kasım ayının son günlerinde kent bilinci açısından son derece önemli bir toplantıya evsehipliği yaptı. Dünya Büyük Metropoller Birliği'ne üye kentlerin yönetici ve temsilcileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin konuğu olarak biraraya geldiler. "Metropollerin Gelişmesinde Turizm ve Kültürel Mirasın Rolü" konulu uluslararası toplantı, Kalyon Otel'de gerçekleştirildi.

Toplantıya, birliğin Genel Sekreter Yardımcısı Jon Hickman (Melbourne), Teknik İşler Koordinatörü Anne Maria Romea, İran'ın Tebriz Belediye Başkanı Hüseyin Fatihi, Ürdün'ün Amman Belediye Başkanı Mamdouh Al-Abbadi ile, Fransa, Portekiz, Mısır, Moskova, Küba, Kamerun, Letonya ve İspanya'daki metropol belediyelerden temsilciler katıldı. Toplantıda, Kahire ve Barselona belediyelerinin hazırladığı ve söz konusu kentlerin kültürel miraslarını ortaya çıkaran büyük projeler katılımcıların ilgisini çekti.

İstanbul'un kaybı-kazancı

Toplantıda ev sahibi olarak bir konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un Osmanlı ve Bizans medeniyetlerinin kültürel mirasının taşıyıcısı durumunda olduğunu söyledi. Bu durumun şehrin sosyo-kültürel içeriğini ve turizme dönük yüzünü etkilediğini belirten Erdoğan, "Dünyanın bir çok metropolünde olduğu gibi İstanbul'da da, modern kentleşmenin kendine özgü dinamikleriyle, kültürel mirasın korunabilmesi için gereken şartlar çatışma halinde" diye konuştu. Başkan Erdoğan, belediye olarak kültürel mirasın korunması için ellerinden geleni yaptıklarını, ancak yine de kentin kültürel ve estetik dokusunun tehlikede olduğunu anlattı.

Prof. Dr. Sadettin Öktem ise toplantıda "Kent gelişmesi ile kültürel miras arasındaki etkileşim sürecinde İstanbul" konulu bir konuşma yaptı.

Yerel Yönetim'in sorularını cevaplandıran Genel Sekreter Yardımcısı ve Avustralya'nın Melbourne Belediyesi Alt Yapı Dairesi Başkanı Jon Hickman ise, dünyada kültürel mirasın hayati bir önem kazandığını söyledi. Mirasın ilk ve en önemli müşterisinin yerel halkın kendisi olduğunu kaydeden Hickman, "Halk kültürel mirası bir ürün olarak görmeli, sahip çıkmalı ve bu mirasla gurur duymalıdır" diye konuştu.

İki söyleşi

Avustralyalı Jon Hickman'dan buruk itiraf

"Bizim tarihimiz kayıp"

Toplanıp konuştular, görüşlerini açıkladılar. Sonra da İstanbul'u gezip binlerce yıllık tarihi mirası gördüler.. Belki de gizli bir kıskançlıkla..

Toplantı nedeniyle İstanbul'da bulunan Dünya Büyük Metropoller Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Avustralyalı Jon Hickman'la, kültür mirası konusunda konuştuk. Hickman, sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla İstanbul'u bir tarih hazinesi olarak görüyor. İstanbul'un 2 bin 700 yıllık büyük bir kültürel mirasa sahip olması, kente tarifsiz bir değer kazandırıyor.

Ama, bu büyük mirasın getireceği sorunların büyük olacağına işaret ediyor Hickman.. En büyük sorun, kentin gereksinmeleriyle mirasın korunması arasında sıkışıp kalmak.

Büyük kültür mirası, bugün yaşayanlara mirasyedi gibi davranma hakkı vermiyor. Aksine, o mirasa sahip olanları çok titiz, hatta cimri davranmaya zorluyor.

Avustralyalı Jon Hickman, kültürel miras zenginliğini bakın nasıl yorumluyor:

"Kültürel mirasın fazla olması sorunların da fazla olması anlamına geliyor. Böyle bir mirasın korunması için de daha çok çalışmak gerekiyor. Ama, öyle olsa bile bu yine de bir zenginliktir. Övünülecek bir zenginliktir. Mesela Avustralya bu açıdan çok fakir. Sadece 200 yıllık geçmişimiz var.'

Çünkü?!

"Avustralya yerlilerinden hiçbir iz kalmamış. 200 yıldan daha önceki kültürel miras yok olmuş. O nedenle Türkiye kendini şanslı saymalı ve kültürel mirasıyla gurur duymalıdır."

Kültür mirasının toplumların övüncü olduğunu vurgulayan Hickman, kentsel uyum konusundaki görüşlerini şöyle ortaya koyuyor:

"Sahip olduğunuz kültürel mirasın yok olmaması için, ciddi ve titiz çalışmalar yapılmalıdır. Sanayileşmenin kültürel mirasa zarar vermemesi için, metropollerde hassas bir denge kurulmalıdır. Sanayinin alt yapısı hazırlanırken kültürel mirasa zarar vermemeye özen gösterilmelidir."

Jon Hickman'nın bunun nasıl olması gerektiğine dair görüşleri de şöyle:

"Bu miras toplumun ortak mirasıdır. O nedenle toplum bunu birlikte korumalıdır. Sivil toplum örgütleri, muhtarlar ve belediyeler bir komite gibi hep birlikte kültürel mirasa sahip çıkmalıdır."

yy  Bunun evrensel ölçüleri var mı?

Hickman: Korumanın kapsamı ve biçimi kültür bilinciyle birlikte gelişiyor. Böyle bir mirasın, yani kültür değerlerinin korunması tabii ki, bir kaynak gerektirir. Yani kaynak sorununun çözülmesi lazım. Bazı gelişmiş ülkeler var kültürel mirası yok, Mısır gibi bazı az gelişmiş ülkeler de var ki, bunların olağanüstü kültür zenginlikleri var. Bu nedenle tarihi mirasın korunması için çözüm yolları ülkeden ülkeye değişiyor. Bazı ülkelerde önce kaynak sorununun çözülmesi gerekiyor."

Evet.. Hickman'ın da dediği gibi kültür mirası büyük bir zenginlik. Ama bu zenginliğin gereği gibi korunması için de para zengini olmak gerekiyor. Tabii bir de kültür mirası bilincinin gelişmesi..

Hickman'a yerel yönetimlerin sorunlarının çözümüne ilişkin bir soru yöneltiyoruz:

yy  Bay Hickman, ülkenizde yerel sorunlar nasıl çözümleniyor?

Hickman: Tabii ki, yerel yönetimlerce çözülüyor. Çünkü, yerel sorunları en iyi onlar bilirler. Sorunları da ancak bilenler çözer. Doğru olan bu değil mi? Örneğin, bir mahallede okula giden çocukların durumunu en iyi o mahallede oturanlar bilir. Özellikle eğitim işleri belediyeler tarafından koordine edilmelidir. Merkezi yönetimler, yerel yönetimlerin güçlerinin yetmeyeceği veya ülke genelindeki konularla ilgilenmelidir.

Gördük ki, düşünce olarak yok aslında birbirimizden farkımız.

Ama biz ne de olsa konuşmayı çok seviyoruz!

İstanbul'da Letonyalı bir kadın; Karina Petersone

"Kültür mirası toplumundur"

Bayan Petersone, Türkiye'nin sahip olduğu kültürel zengiliği korumanın hem yerel hem merkezi yönetimlerce zor olduğunu vurguluyor.

Dünya Metropoller Birliği'nin İstanbul'daki toplantısına katılanlardan biri de Letonya'nın Riga kenti Kültür Sanat ve Dini İşler Komitesi Başkanı Karina Petersone idi.

Ortak dili konuşamadığımız için Bayan Karina Petersone ile tercüman aracılığıyla anlaştık.

Bayan Petersone, kültürel mirasla ilgili olarak kendi ülkesindeki durumu anlatırken, savaşların kentlere verdiği zararları önemle vurguladı. Petersone'nin anlattıklarına göre, Letonya kentleri 2. Dünya Savaşı ve Rus Devrimi sırasında büyük zarar görmüştü. Bu dönemlerde kent dokusu tahrip olmuştu.

Bayan Petersone, kültürel mirasın insanlık tarihinin temel malzemesi olduğunu vurguluyor. Kendisine Letonya'da bu konuda sorumluluğu hangi kurumların taşıdığını sorduk.

Bayan Petersone'nin verdiği bilgiye göre, Letonya'da kültürel birasın korunması sorumluluğunu, devlet, belediyeler, yerel yönetim ve özel teşebbüsler paylaşıyorlar. Uygulamada kontrolu sağlama görevini ise belediye müfettişleri yürütüyor.

yy  Peki Bayan Petersone, kültürel mirası koruma işini koordine eden kurum yok mu? Koruma koşulları nasıl belirleniyor?

Petersone: Olmaz olur mu? Tarihi miras kanunlarla korunuyor. Bu işleri de bir devlet kurumu olan Kültürel Mirası Koruma Teşkilatı yürütüyor. Kurumun başında da kent bilgisine sahip bir mimar bulunuyor.

yy  Kentin bugtünkü yapılanma koşulları neye göre belirleniyor?

Petersone: Letonya'da master plan ve şehrin stratejik gelişme planına aykırı bina inşaatlarına izin verilmez.

Aslında Petersone'nin söyledikleri kent kavramının doğasında olması gereken unsurlar sayılır. Kendisine ülkemizi ne ölçüde tanıdığını soruyoruz. Petersone'nin Türkiye ile ilgili son derece ilginç görüşleri ve önerileri var.

Şöyle diyor:

"Türkiye kültürel miras açısından çok zengin. Bu kadar büyük mirası korumak hem merkezi yönetim, hem de yerel yönetimler açısından çok zor. Çünkü normal bir şehir hayatı ile şehrin mirasının korunması arasında bir denge kurmak gerçekten büyük çabalar ister ve zordur. Biz şöyle yapıyoruz. Devlet, cadde, park, bina gibi bir anıtın kültürel olup olmadığına karar veriyor. Eğer kültürel olduğuna karar veriyorsa koruyor. Her şeyi koruyamazsınız. Sınıflandırma yapıp, buna göre bir koruma planı yapmak gerekir"

Bir bakıma biz de benzer kurumlaşma içinde olduğumuzu pekala söylebiliriz. Ama, sorun galiba kurumsallaşmanın ötesinde bir yerlere varıyor. Asıl önemli olanı da bu.. Yani, uygulama..

Zaten Bayan Petersone da böyle düşünüyor:

"Önemli olan, korunması gerekli mirasın bilincinde olmak."

*

Dünya Büyük Metropoller Birliği

Metropolis olarak anılan Dünya Büyük Metropoller Birliği, büyük metropollerin siyasi yöneticileri ve bunlara bağlı veya kamu kuruluşları arasında işbirliğini teşvik etmek, deneyimlerin ve bilgilerin karşılıklı olarak değişimi ve insanlar için yaşanabilir yerleşim alanlarının tesisine yardımcı olmak amacıyla, 1984 yılında Fransa'nın Paris kentinde kuruldu.

Metropolis'in üyeleri arasında; 58 üye kent dışında, birçok bilim adamı ve özel kuruluşlardan fahri üyeler bulunuyor. Bu kuruluşa 1986 yılında giren, 1996 yılında da resmen üye olan İstanbul, Sosyal Gelişme ve Kültür Komisyonu Başkanlığı görevini de yürütüyor. Her yıl yeni bir çalışma konusuyla bir üye kentte toplantı yapılıyor. Toplantı sonunda; birliğin "Planlama ve Kültür", "Çevre, Şehirsel Ekoloji ve Sağlık", "Ekonomik gelişme" ve "Sosyal Gelişme ve Kültür" komisyonları sonuçları rapor halinde hazırlayarak üyelerine duyuruyor. Bu yılın İstanbul'daki toplantı için belirlenen araştırma konusu; "Metropollerin Gelişmesinde Turizm ve Kültürel Mirasın Rolü".

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.091634.2282
Euro37.013337.1616
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü