Görüş
SİVİLLEŞME SÜRECİNDE
Devlet İstihbarat Hizmetleri
Ömer TÜRK
(İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi)
Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel, çeşitli söylev ve demeçlerinde, "Konuşan Türkiye" fikrini vurgular. Bundan bir müddet önce, "Türkiye'de her kafadan bir ses çıkmalıdır" vecizesi ile bu fikri daha da genişletmişlerdir. Hatta devletin yapısının a'dan z'ye yeniden gözden geçirilmesi zaruretine de sık sık işaret ederek kamuoyunun dikkatini bu hususa doğru çekmektedirler.
Sayın Cumhurbaşkanımızın kamuoyuna işaret buyurdukları bu fikrî açılımdan cesaret alarak "Devlet istihbarat hizmetleri ve istihbarat teşkilatımız" konusunda acizane düşüncemizi belirtmeye çalıştık.
Sürcü lisan eyledikse peşinen affola.
*
İstihbaratın önemi: İstihbarat hizmetleri bir devletin, gözü ve kulağı mesabesindedir. Bu nedenle istihbaratın istihsalı ve kullanılması önemli bir görevdir. Bu görev, 01.11.1983 tarih ve 2937 sayılı "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu" ile kısa adı (MİT) olan istihbarat teşkilatına verilmiştir.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)'in görevleri 2937 sayılı kanunun 4. maddesinde sayılmıştır. Bu maddenin (a) fıkrasında milli güvenlik istihbaratının ne maksatla oluşturulacağı belirtilmiştir. Buna göre MİT:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak"la görevlidir.
Ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik konumu ile devletimizin dünya devletleri arasındaki tarihi misyonu dikkate alındığında, yasanın MİT'e verdiği görevin ehemmiyeti daha iyi anlaşılmış olur.
Milli istihbarat hizmetleri sınıfı: 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 36. maddesinin (x) fıkrasına göre bu sınıf, Milli İstihbarat Teşkilatı kadrolarında veya bu teşkilat emrinde çalıştırılanlardan özel kanunlarında göstenilen veya Başbakanlıkça tespit edilen görevleri ifa edenleri kapsar.
MİT personeli: 2937 sayılı kanunun 2. maddesi uyarınca MİT personeli, MİT'in kadrosuna dahil memurlar, MİT'de çalıştırılan sözleşmeli personel ve T.S.K kadrolarında olup da MİT'de görevlendirilenlerden oluşur.
Fiili kadro her yıl MİT Müsteşarlığı'nca tespit olunur ve Başbakan tarafından onaylanır. (2937 sayılı kanun md.9)
Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında olup da MİT'de görevlendirilecek subay, astsubay, sivil memur, erbaş ve erlerin sınıf, rütbe, ünvan ve miktarları her yıl ihtiyaca göre Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığı'nca müştereken tespit edilir. (2937 sayılı kanun md.11)
Öneri: Demek ki, kanuna göre MİT personelinin kaynaklarından biri T.S.K mensuplarıdır. MİT'in sivilleştirilmesi için (T.S.K) Türk Silahlı Kuvvetleri'nden çok sınırlı olarak ve sadece MİT'in görev alanında ihtiyaç duyduğu ihtisas sahibi kişiler alınmalıdır. Bu alınacak T.S.K mensuplarının sınıf, ünvan ve miktarları, Milli Savunma Bakanı'nın muvafakatı üzerine Başbakan'ın onayı ile belirlenmelidir.
T.S.K mensupları MİT'de görev yaptıkları sürede terfi, sicil, taltif, tecziye, ilerleme ve yükselmeleri MİT'deki amirlerince, MİT mevzuatı ve 657 sayılı D.M.K göre yapılmalıdır.
Ayrıca MİT'in görev alanı ile yakın ilgisi bulunan Mülki İdare Amirleri Hizmetleri Sınıfı ile Emniyet Hizmetleri Sınıfı'ndan da Milli İstihbarat Hizmetleri Sınıfı'na geçme imkanı tanımalıdır. Böylece devletin gözü, kulağı olan Mit, zaafa uğratılmadan sivilleştirilmeli ve demokratikleştirilmelidir.
MİT mensubu: Halk arasında "MİT Ajanı" diye bir tabir kullanılır. Bu tabirin nasıl icadedildiğini bilmiyorum. Ancak bu tabir hiç iyi bir tabir değildir. MİT'de görevli kişilere kanun koyucunun verdiği isim "MİT Mensubu"dur. Kanunun 2. maddesine göre MİT mensubu;
"Bu kanun veya kanuna göre çıkarılmış yönetmeliklerde yazılı görevleri yerine getirmekle görevlendirilmiş MİT personeli ile diğer görevlileri" ifade eder.
Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yükümlülükleri: 2937 sayılı kanunun 5. maddesi uyarınca, Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşları, devlet istihbaratına ilişkin olarak, kendi konularında görevlerinin gerektirdiği istihbaratı oluşturmak, MİT tarafından istenecek haber ve istihbaratı elde etmek, istihbarata karşı koymak, elde ettikleri milli güvenliğe ilişkin haber ve istihbaratı anında MİT'e ulaştırmakla görevlidirler. MİT mensuplarına hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları gereken her türlü yardım ve kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
Kanunun 6. maddesine göre Milli İstihbarat Teşkilatı, Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yönetici ve istihbarat hizmetlerinden sorumlu kişileri ile istihbaratın tevcihi, istihsali ve istihbarata karşı koyma konularında doğrudan ilişki kurmaya, uygun koordinasyon yöntemlerini uygulamaya, bunların arşivlerinden, elektronik bilgi işlem merkezlerinden kendi görev ve sahalarına giren konularda yararlanmaya ve bunlarla irtibat kurmaya yetkilidir.
Bu kanunda yazılı görevlerin yerine getirilmesi sırasında genel zabıtaya tanınan hak ve yetkilerin yönetmelikle belirlenecek bazı MİT mensuplarına da tanınacağı kanunun 6. maddesinde yer almaktadır.
MİT Müsteşarı'nın Sorumluluğu: 2937 sayılı kanunun 7. maddesi uyarınca, MİT Müsteşarı, kanunun 4. maddesinde sayılan Milli İstihbarat Teşkilatı'nın görevlerinin yerine getirilmesinden Başbakanın dışında herhangi bir kişi veya makama karşı sorumlu tutulamaz.
2937 sayılı kanunun 4. maddesine göre, MİT Müsteşarlığı, Başbakana ilaveten ayrıca Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterine de görev yönü ile bağlıdır.
Öneri: 1. MİT Müsteşarının atanmasında Milli Güvenlik Kurulu devre dışı bırakılmalı. MİT Müsteşarı Başbakanın inhası ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanmalıdır.
2. MİT'in çok yere bağlılığı ortadan kaldırılmalı. MİT her şeyi ile Başbakana bağlı olmalı, istihsal edilen istihbarattan lüzumlu görülenleri Başbakan tarafından Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterine iletilmelidir. Bu makamların istihbarat, istek ve ihtiyaçları Başbakanın oluru ve bilgisi dahilinde MİT tarafından karşılanmalı.
3. MİT Müsteşarı asker olsun sivil olsun, bu makamda oturduğu süre içindeki terfisi, sicili, ilerlemesi, yükselmesi, teltif ve tecziyesi Başbakana ait olmalıdır.
Genel öneriler: Özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu, çağdaş, demokratik bir hukuk devleti anlayışının hızla kökleştiği ülkemizde, asker-sivil atanmış ve seçilmişlerin bu çağdaş anlayışa uygun olarak devlet içinde, bulunmaları gereken statüye oturmaları gerekir.
Bu çağdaş sivil devlet ve toplum anlayışına göre, kanımca, Genelkurmay Başkanı'nın yeri, atanmasında imzası bulunan milli iradenin temsilcisi bakanların önü değil, Milli Savunma Bakanı'nın bir adım gerisi, Jandarma Genel Komutanı'nın yeri, aynı görevi yapan Emniyet Genel Müdürü'nün yanı, İl ve İlçe Jandarma Alay ve Bölük Komutanlarının yeri aynı görevi yapar İl ve İlçe Emniyet Müdürlerinin yanı, MİT Müsteşarı'nın yeri, DPT Müsteşarının yanı olmalıdır. Ve sivil görev yapan tüm asker kişiler sivil görevlerinin devamı süresince, atama, sicil, terfi, disiplin, tecziye, taltif, ilerleme, yükselme, özlük değerlendirmesi yönünden emrinde çalıştıkları sivil amire (Başbakan, İçişleri Bakanı, Vali, Kaymakam) bağlı olmalıdırlar.
Çünkü devlet hiyerarşisi içinde amir durumundaki yetkililer maiyetlerindeki personeli teşkilatın amaçları doğrultusunda sevk ve idare ederler. Üst astını daima gözetimi altında bulundurur. Ona emir ve direktifleri verir, telkinde bulunur. Ast da iş, işlem ve eylemlerinin, üst tarafından izlendiğini bilir. İcraatını buna göre yapar. Bu üst-ast münasebetinin sağlıklı yürümesi için bazı araçlar da tespit edilmiştir. Bunlar, üstün astına, sicil vermesi, ataması, atamasını teklif etmesi, disiplin cezası vermesi, ödül vermesi, soruşturma açması, görevden uzaklaştırması, bir üst göreve getirme gibi mekanizmalardır.
Askerlerle çalışan sivil amirler bu mekanizmalardan mahrum edilmemelidir. Edilirse disiplin bozulur, hizmetler aksar.
Devlet ve millet olarak hedefimiz sivil bir demokratik toplumda herkesin yerini bulması olmalıdır. Sivil toplumun dünya ölçülerine göre en asgari şartı "askeri toplum" yani militarizmin kalıntılarının tamamen temizlenmesidir. Bu yapılmadığı müddetçe sivil toplumdan bahsetmek hayal ile avunmak demektir. Bu da milli iradenin mümessili TBMM tarafından yapılacak yeni yasal düzenlemelerle mümkündür.
Sonuç: Devletin çağdaş anlamda yapılandırılması zımnında üretmeye çalıştığımız bu fikir ve düşünceler, günün şartları gereği belki hayal olarak görülebilir. Ancak Atatürk'ün işaret ettiği "Muassır Medeniyetler"in ırmaklarının bu yönde aktığını unutmayalım.