• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY Küçük dev adam; Selami Öztürk

Özel yaşam

Belediye dışındaki yaşamıyla Kadıköy Belediyesi’nin hukukçu Başkanı Selami Öztürk

Küçük "dev adam"

Üç aydır yayınlamakta olduğumuz özel yaşam bölümünde başkanların siyaset dışı yaşamını konu alıyoruz. Doğal olarak başkanın hangi partiye mensup olduğu pek önem taşımıyor. O nedenle daha önceki özel yaşam konuklarımızda olduğu gibi bu sayımızın konuğu Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'ün de CHP'li olduğunu belirtmeyi gereksiz sayıyoruz!

Dilek ESKİ

Selami Başkan'a "belediye dışındaki yaşamınızla ilgili bir söyleşi yapmak istiyorum" deyince önce "zor", dedi ve ben sormadan nedenini açıkladı:

- Belediye dışında pek yaşamım yoktur ki!

Tabii hemen pes etmedim:

- Olsun efendim, dedim, hiç değilse evinizde eşiniz ve çocuklarınızla birlikte birkaç poz fotoğrafınızı alırım.

Buna pek karşı çıkmadı.

Aslında dostlarının dediğine göre, Selami bey nasıl ki, Kadıköy'ün başkanıysa eşi Sevgi hanım da evin reisi sayılırmış. Zaten Selami Başkan da eşini hem gönlümün hem evimin reisi diye tanıtırmış.

Özel yaşam söyleşisi için başkanlığını yaptığı Kadıköy'ün bakımlı caddelerinden biri olan İnönü Caddesi'ndeki evine bir pazar günü konuk olduğumda Sevgi hanımı bana da şöyle tanıttı:

- Herşeyim..

Besbelli ki, yaşamında eşinin çok ayrı bir yeri var. Tabii çocukları Cem'le Sinem'in de.

Dile kolay. Tam 20 yıldır mutlu bir evlilikleri var. Oğlu Cem'le kızı Sinem bu 20 yılın ödülü.

Selami Başkan'ın eviyle sınırlı özel yaşamından kesitler alırken her açıdan birbirlerini tamamlayan mutlu bir aile tanımış oldum. Bu mutluluğun ortakları Sevgi-Selami çifti, "Bugüne kadar bir gün olsun birbirimizi bir kez bile kırmadık" diyorlar.

Başkan Öztürk, "Evimizin maddi ve manevi tüm yükünü eşim üstleniyor. Yıllardır hem beni hem de çocuklarımı çok iyi idare etmiştir. Allah ona sabır versin" diyor. İşte evin reisi o sözünü de tam burada söylüyor.

Zaten  bu sayede gözü arkada kalmadan politika yapabildiğini belirtiyor. "Biliyorum ki," diyor, "benim yokluğumun açığını Sevgi'min sevgisi kapatıyor. Çocuklarımıza benim gösteremediğim ilgiyi eşim fazlasıyla gösteriyor."

Ve ekliyor:

"Tam 20 yıldır eşim, harika bir evliliğimizin olmasında büyük emek harcadı. Onun hakkını nasıl öderim bilmiyorum."

Eşi ve çocukları ise aslında başkan babalarını daha sık görememekten dolayı biraz buruklar. Ama onun çalışarak mutlu olduğunu görünce yokluğuna seve seve katlanıyorlar.

Sevgi Hanım, "Eşim belediye başkanı olmadan önce birlikte aynı büroda avukatlık yapıyorduk. Belediye başkanı olduktan sonra ise avukatlığı bıraktı ve biz daha az birlikte olmaya başladık. Böyle olunca benim yüküm daha çok arttı. Ama bu beni rahatsız etmiyor. Çünkü eşim tırnaklarıyla kazıyarak bu noktaya geldi. Eğer politikaya girmeseydi ve belediye başkanı olmasaydı hem Kadıköy hem de memlekete yazık olurdu" diyor. Cem'le Sinem de bu konuda konuşmak istiyorlar, ama, ben politika yok diye sansür koyunca, onlar, gayet veciz konuşuyorlar:

- Babamızı destekliyoruz, annemize katılıyoruz!"

Başkanın ünlü sabah yürüyüşü

Selami Başkan'ın evdekilerle paylaşamadığı bir tutkusu var; sabah yürüyüşü.

"Sabahları mutlaka yürürüm. Yürümezsem streslenirim, direncim azalır" diyor yıllardır büyük bir zevkle yaptığı yürüyüşü anlatırken. 1996 yılında geçirdiği by-pass nedeniyle daha önce oynadığı tenisi bırakmak zorunda kaldığını belirten Selami Bey, "Ben de yıllardır zaten yaptığım yürüyüşe ağırlık verdim. Ama bunu, iyi bir vücut elde etmek için değil, sadece sağlığım için yapıyorum" diyor.

Başkan Öztürk'ün, yavaş başlayıp giderek hızlanan tempolu yürüyüşüne yetişmek pek kolay olmadığı için aile fertlerinden kimse eşlik etmeye cesaret edemiyor. Oğlu Cem, eşlik etmesine ediyor ama, bu daha çok arabayla oluyor. Cem Öztürk, "Babamın hızına yetişemem. Sadece babamla daha çok beraber olmak için ona bazen arabayla eşlik ediyorum. Nasıl yorulmuyor anlamıyorum" demekten de kendini alamıyor. Eşi ve kızının ise buna hiç niyetleri yok.

Ama başkanın sabah yürüyüşlerine zorunlu olarak katılanlar var; korumaları.

Onlar, başkan sayesinde her gün sıkı bir yürüyüş yapıyorlar. Sadece korumaları değil, belediyede görevli mesai arkadaşlarını da bu yürüyüşlere katıyor.

Bir de tabii, başkanla binlikte yürüyüş yapmak isteyenler katılıyor zaman zaman.

Selami Bey, bu durumu gülerek karşılıyor ve ekliyor: "Aslında herkesin bu tür sporla ilgilenmelerini istiyorum. Evdekiler pek niyetli değil. Ama belediyedekiler mecburen benimle birlikte koşturuyorlar. Evdekiler yerine en azından belediyedekiler zorla da olsa spor yapmış oluyorlar."

Yürüyüşlerin sağlık açısından olduğu kadar yeni dostlar edinmek açısından da yararlı olduğunu belirtiyor Selami Başkan. Üstelik bunlar siyaset dışından kişiler oluyor ya da başkan öyle olmasına özen gösteriyor.

"Yaşamımda politika ve belediye ile yeterince içli dışlı oluyorum zaten. En azından sabahları yürüyüş yaparken kafamın iş ve siyasetle meşgul olmamasına özen gösteriyorum. Bu yüzden yürürken bana eşlik edeceklerin daha çok halktan birilerinin olmasını istiyorum. Böyle olunca keyfim bir başka oluyor" diyor. Tabii, yürüyüşe başkan hatırına zorunlu-gönüllü olarak katılan belediye mensupları bu anlatımın dışında kalıyor.

Cem, başkan babanın izinde

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf ögrencisi Cem Öztürk, babasının izinde gitmeye kararlı. Hem babası gibi avukat olmak hem de politikaya girmek istiyor. "Babamla iki arkadaş gibiyiz. Onu çok seviyorum ve onun gibi olmak istiyorum. Bu yüzden ben de hem avukat olacağım hem de politikaya gireceğim" diyor.

Cem'e göre daha sessiz ve sakin olan Sinem, babasına hayran olmasına hayran ama, yaşadıklarından bir hayli etkilenmiş olmalı ki, "Ben her ikisini de istemiyorum" diyor. Babasına bir hayli düşkün olan Sinem, "Babamı politikaya girdikten ve belediye başkanı olduktan sonra daha az görür olduk. Onu çok özlüyoruz. Bu yaşadıklarımdan sonra asla politikayı düşünmem. Ayrıca avukat değil, iç mimar olmak istiyorum" diyerek gönlünden geçenleri aktarıyor.

Selami Başkan, çocuklarının tercihleriyle ilgili şöyle konuşuyor:

"Bizim evimizde herkes istediğini düşünebilir. Onların istekleri daima ön plandadır. Eşimle birlikte buna hep dikkat etmişizdir. Oğlumun ve kızımın düşüncelerine sonsuz saygım var. Çünkü eşimle beraber onlara önce doğruları anlattık ve yol gösterici olduk. Bundan sonrası onlara kalmış. Ama bu demek değildir ki, onları artık yalnız bırakacağız. Her zaman yanlarında olduğumuzu biliyorlar zaten. Bizim yaptığımız onlara doğru yolu gösterip, doğru kararlar almalarına yardımcı olmak. Ama ne isterlerse istesinler, özellikle şu konuda ısrar ediyorum. O da ister politikaya girsinler, isterlerse herhangi bir mesleği seçsinler. Ne ne olursa olsun mutlaka memlekete hizmet esas olacak. Çünkü memleket sorunlarıyla ilgilenmeyenlerin söz söylemeye de hakları yok. Onlardan tek isteğim, memleket ve sorunlarıyla gerektiği gibi ilgilenmeleri."

Tek kusuru dağınıklık!

Sevgi hanım özel yaşamla ilgili söz sırasını kullanırken başkanın tek kusurundan da söz ediyor.

"Onu her şeyiyle seviyorum" dediği Selami beyle ilgili görüşelerini şöyle aktarıyor:

"Her bakımdan mükemmel bir insan. Sevmediğimiz yönü yok. Ama toparlayıcı siz olunca, belki de çok önemsiz ama, dağınık olması kimi zaman kızdırıyor beni."

Zaten Selami Başkan da Sevgi hanımı doğruluyor:

- Nasıl olsa topluyorlar diye böyle davranıyorum diyerek.

Çocuklar anneleri gibi düşünüyorlar:

- Onu her haliyle seviyoruz.

Cem, babasını anlatırken "Babamla hep iki arkadaş gibi olduk. Ondan çok şey öğrendim ve öğreneceğimiz daha çok şeyin olduğuna inanıyorum. Bana hep tavsiyelerde bulunur. Doğruları gösterir ve kararı bana bırakır" diyor. Sinem ise, babasının yüzüne sevgiyle bakarak, "Babam yaptığı işi seviyor. İnsanların yaptığı işi severek yapması ne güzel. Bu nedenle babama hayranım.  Hem babam gerektiğinde bir arkadaş gibi gerektiğinde de bir baba gibi tavsiyelerde bulunur ve öğüt verir. Bu yönü de beni çok etkiliyor" diye aktarıyor düşüncelerini. Sevgi hanım da onlara katılıyor.

Tabii ki, Fenerbahçe

Kadıköylü olunca Fenerbahçe dışında başka takımı tutmak da pek mümkün değil herhalde. Bir de ilçenin belediye başkanı olursanız başka takımı tutmak biraz da cesaret ister doğrusu. Yani, Selami Başkan Fenerbahçeli olmaya mecbur! Ne var ki, onun fanatik sayılacak derecedeki Fenerbahçeliliği sonradan olma değil. Bunu bir şans olarak niteliyor ve "Çocukluğumdan beri Fenerbahçeliyim. Belediye Başkanı olduktan sonra olmadım. İyi ki, öyle olmadı. Çünkü eğer başka takımı tutsaydım, o zaman bunu söymlemek bir hayli zor olurdu. Ama söyleme cesaretini de gösterirdim" diyor.

Evde takım konusunda tam bir mutabakatın sağlandığı pek söylenemez. Başkan Öztürk ve çocuklar, yaşadıkları ilçenin takımı, Fenerbahçe'yi tutuyorlar. Ama Sevgi hanım, bu noıktada onlardan ayrılıyor. Eşi ve çocukları "En büyük Fener" derken, Sevgi Hanım "En büyük Beşiktaş" diyor.

Selami Bey, eşini Fenerbahçe taraftarı yapma konusunda hayli uğraşmış, ama Sevgi Hanım "Takımımdan asla vazgeçmem" diye tutturunca vazgeçmek zorunda kalmış. Bu arada iktidar, çoğunluğu sağlayan Fenerbahçeli taraftarlar da. Ama tek başına muhalefette kalan Beşiktaşlı Sevgi Hanım, rakip takımın taraflarından kalır yanı yok. Şampiyonluk yarışının Beşiktaş'ın dışındaki üç büyük takım arasında olması yüzünden Sevgi Hanım, bu sene kendini yormanın gereksiz olduğunu söylüyor. Kendini gelecek yıla hazırlıyor.

Kuşlar konusunda bir tartışma var

Yıllardır hiç birbirlerini kırmamakla övünen Başkan Öztürk ve eşi Sevgi Hanım, zaman zaman aralarındaki tartışmaları gülerek anlatıyorlar.

En son böyle bir tartışmayı yıllar önce aldıkları papağanın evden gitmesi konusunda yaşamışlar. Sevgi Hanım, evi çok kirleten papağan ile başa çıkamayınca kuşun evi terketmesini istemiş. "Ya ben, ya papağan" diye tutturunca da, evdekiler papağının evi terketmesine boyun eğmişler. Sevgi Hanım, her ne kadar adını "Kaptan" koydukları papağının evi terketmesine neden olmadığını iddia etse de Selami Bey ve çocuklar bu konuda "Yok yok" diyorlar, "senin yüzünden gitti."

Sevgi hanım  çaresiz "Ama ne yapayım, sanki bana inat eder gibi kafesinde ne var ne yok dışarı fırlatıyordu" diyor. Selami Bey, eşinin bu tavrından dolayı Kaptan'ı belediyeye götürmek zorunda kaldığını söylüyor. "Belediyeye götürdüm ama, bu kez Kaptan, bana küstü. Artık eskisi gibi sevmeme izin vermiyor, elimi kolumu ısırıyor" diye yakınıyor ve yeniden dost olabilmek için papağana şeker, fıstık gibi rüşvetler vermek zorunda kaldığını vurguluyor. Kaptan'ın yerini alan kanarya ise şimdilerde Selami Başkan ve ailesinin gözdesi. "Can" ismini verdikleri kuş ile yakından ilgileniyorlar, ama bu kez Sevgi Hanım halinden memnun görünüyor. Çünkü Can, Kaptan gibi çevreyi kirletmiyor.

Üç cümlelik siyaset izni

Özel yaşam söyleşimizde her başkana yaptığımız gibi Selami Başkana da üç cümlelik siyaset yapma hakkı tanıyoruz.

Selami Öztürk, bu hakkını şu cümlelerle kullanıyor:

"Allah eğer sağlık ve güç verirse yeniden aday olmakta kararlıyım. Hizmet üretmek beni çok mutlu ediyor. Eğer halkım da beni bu göreve uygun görürse bir dönem daha Kadıköy'ün belediye başkanlığını yapmak istiyorum."

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü