• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yayınlarımız

YY Belediye hizmetleri buna bağlı

 Vergi

 BELEDİYENİN GÜCÜ ALDIĞI VERGİYLE ÖLÇÜLÜYOR

 Ne kadar vergi o kadar hizmet

 Belediyelerin en önemli gelir kaynağını vergiler oluşturuyor. Çok vergi toplayan ya da vergiden fazla pay alan belediyeler daha fazla yatırım yapma imkanına sahip. Bu nedenle, "vergi" belediyeler açısından yaşamsal önem taşıyor.

Gelir Vergisi, KDV gibi önemli vergileri toplayan Maliye Bakanlığı, toplam vergi hasılatından nüfus büyüklüğüne göre tüm belediyelere pay veriyor. Bu sistemle tam adaletli bir paylaşım yapılamadığı için TBMM'e sunulmak üzere olan yerel yönetim reform tasarısına bağlı olarak vergilerin dağıtımını düzenleyen yasalarda da değişiklikler yapılacak.

***

Yerinden yönetimin en önemli unsuru olan belediyeler, maddi güçlerini; kendi topladıkları vergilerle genel bütçeden verilen paylardan alıyorlar. Bu nedenle vergi konusu, belediyeler açısından büyük önem taşıyor. Vergiye dayalı sıkıntıların bir boyutunu da üülkemizin vergi kaçakçılığı açısından bir cennet niteliği taşıması oluşturuyor. Bu durum belediyeleri de olumsuz yönde etkileyerek, belediye hizmetlerine yansıyor.

Dünyada üç çeşit vergi toplama sistemi uygulanıyor.

Birincisinde

vergi kaynakları merkezi idare ile yerel yönetimler arasında paylaştırılıyor.

İkinci

sistemde vergiler merkezi yönetim tarafından toplanıp diğer idarelere belli kriterlere göre pay veriliyor.

Üçüncü

sistem ise; günümüzde pek uygulanmayan Munzam Vergi Sistemi. Bu sistemde, merkezi yönetim tarafından toplanan vergilerden belediyeler için de pay alınması öngörülüyor.

Türkiye'de birinci ve ikinci yöntemin karışımı karma bir vergi toplama sistemi var. En önemli vergileri, Maliye Bakanlığı eliyle devlet topluyor. Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi ve Katma Değer Vergisi. Daha sonra bu vergilerden çeşitli birimlere pay veriliyor. Büyük şehirlerde toplanan vergilerin yüzde 5'i, ilgili büyükşehir belediyelerine veriliyor. Genel vergi gelirlerinin yüzde 7'si ise; il özel idareleri ve belediyelere paylaştırılıyor. Paylaşımda "nüfus büyüklüğü" esas alınıyor. Bu sistem, belirli ölçüde adaletli bir paylaşımı sağlasa da bazı haksızlıklara sebep oluyor.

Yeni bir vergi yasası

Vergi kaçaklarının önlenmesi ve vergi paylaşımındaki adaletsizliklerin giderilmesi için yeni bir vergi yasasına ihtiyaç duyuluyor. Nitekim, bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir "vergi reformu" paketi hazırlanıyor. Yapılacak kanun değişiklikleriyle mevcut sistemin sakıncalarının giderilmesi hedefleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda; "vergiyi devlet toplar, gerekli gördüğü yerlere dağıtır"

deniyor. Ancak, bazı vergilerin toplanması için devlet yetkisini belediyelere devretmiş bulunuyor. Bunlar; Eğlence Vergisi, Yangın Sigorta Vergisi, İlan Reklam Vergisi, Emlak Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi, Haberleşme Vergisi ve Elektrik Tüketim Vergisi.

Yangın Sigorta Vergisi'ni Büyükşehir Belediyeleri, Çevre Temizlik Vergisi, Haberleşme Vergisi ve Emlak Vergisi'ni ise ilçe belediyeleri topluyor. Elektrik Tüketim Vergisi'ni ilçe belediyeleri ve büyükşehir belediyeleri paylaşıyor. Eğlence Vergisi ile İlan Reklam Vergisi'nin ise; bir bölümünü büyükşehir, bir bölümünü ilçe belediyeleri topluyor. Ayrıca, ilçe belediyeleri topladıkları Çevre Temizlik Vergisi'nden bağlı oldukları Büyükşehir Belediyesi'ne pay veriyorlar.

Bu vergiler, belediyelerin vergi gelirlerinin küçük bir bölümünü kapsıyor. Vergi gelirlerinin büyük bölümünü ise, "İller Bankası Payı" diye adlandırılan merkezden gelen vergi payı oluşturuyor.

Vergide kaçak var 

Maliye Bakanlığı verileri, Türkiye'nin vergi kaçıranların yanı sıra vergisini bildirip de ödemeyenler için bir cennet olduğunu ortaya koyuyor. Çok iyimser bir tahminle vergi kaçağının toplanan verginin boyutuna ulaştığı ülkemizde, beyan edilen vergilerin zamanında ödenmemesi de ayrı bir sorun oluşturuyor. Geçen yıl maliyeye bildirildiği halde yatırılmayan vergi tutarı 538 trilyon 300 milyar lirayı buluyor. Bu rakam, 1997 bütçe açığının dörtte birlik bölümünü oluşturuyor.

Vergisini ödemeyenler arasında ilk sırayı gelir vergisi mükellefleri alıyor. Yıl içinde 1 katrilyon 682 trilyon 691 milyar liralık vergi beyanında bulunan gelir vergisi mükelleflerinin, bunun 182 trilyon 732 milyar liralık bölümünü ödemediği belirtiliyor. Kurumlar vergisi mükelleflerinin de 485 trilyon 539 milyar liralık vergi borcunun 89 trilyon 501 milyar liralık bölümünü devlete yatırmadığı belirtiliyor. Götürü vergi mükelleflerinin ödedikleri vergi de çok düşük düzeyde kalıyor. Bu grubun, 1997 içinde 19 trilyon 279 milyar liralık vergi bildiriminde bulunduğu ve bunun 16 trilyon 947 milyar liralık bölümünü ödedikleri anlaşılıyor.

 Asgari ücretliye daha çok vergi

Muhasebat Genel Müdürlüğü verileri, ülkemizde çok kazananların ne kadar düşük vergi bildiriminde bulunduklarını da gözler önüne seriyor. İşadamı, doktor, avukat, mühendis, mimar ve diğer serbest meslek erbabından oluşan 2 milyon dolayındaki beyannameli gelir vergisi mükellefinin, 1997'de 121 trilyon 766 milyar liralık vergi beyanında bulunduğu anlaşılıyor. Önceki yıllardan kalanlarla birlikte, bu kesimin ödeyeceği toplam vergi miktarı, 145 trilyon 608 milyar lira olarak gözüküyor. Buna göre, mükellef başına yıllık ortalama 72 milyon 804 bin lira vergi düşüyor. Yıl içinde 3 taksitte ödenmesi gereken bu tutar, binlerce işçinin ve asgari ücretlinin peşin olarak ödediği aylık verginin bile altında kalıyor.

Dağıtımda da adaletsizlik var

Merkezi hükümetin topladığı vergilerden yerel yönetimlere pay dağıtılmasında da adaletsizlikler yaşanıyor. Hizmete göre değil nüfusa göre pay verilmesi bazı yerler için ceza niteliğine dönüşüydr.

Örneğin, Bodrum, Marmaris gibi ilçelerde turizm nedeniyle yaz nüfusu 100 binlerle ifade ediliyor. Ancak bu ilçeler yerleşik nüfusa göre değerlendirildiği için, vergiden çok az pay alıyorlar.

İstanbul Adalar'da kış nüfusu 20 bin olmasına karşın, yaz nüfusu 350 bini aşıyor. Bu nedenle aynı sorunu Adalar Belediyesi de yaşıyor. Bu durumdaki kentlerde belediyeler belli zamanlarda yerleşik nüfusun 15-20 kat fazlasına hizmet vermek zorunda kalıyorlar.

Yerleşik nüfusla hizmet alan nüfus arasındaki çarpıklığın en çarpıcı boyutu ise Eminönü ilçesinde yaşanıyor. Sayımdan önce Eminönü'deki gece nüfusu ile gündüz nüfusu arasında 40 kat fark varken, sayımdan sonra bu farkın 50 kata ulaştığı ortaya çıkmış bulunuyor. Yerleşik nüfusu 70 bin olan Eminönü ilçesinde gündüzleri 3 milyonun üzerinde insan yaşıyor.

Nüfusu göre alınan payla hizmet verildiği dikkate alınınca Eminönü ilçesinin nasıl bir yük altında olduğu görülüyor.

Doğu ve Güneydoğu'daki birçok il ve ilçe de bu sistemden zarar görüyor. Bu bölgeler yatırım açısından öncelikli olmasına karşın nüfusa göre değerlendirildiği için vergiden az pay alıyor.

Bölgede terör nedeniyle yaşanan göç, haksızlığın bir kat daha artmasına sebep oluyor. Pay verilmesinde, son nüfus sayımındaki durum dikkate alınıyor. Göç nedeniyle nüfusu birkaç kat artan Diyarbakır'ın, düne kadar 5 yıl öncesinin nüfus sayımına göre vergi payı alması da yöntemin aksaklığını yansıtıyor.

Vergi dağıtımındaki bir başka adaletsizlik ise, şirketlerin büyük çoğunluğunun merkezinin İstanbul'da olmasından kaynaklanıyor. Merkezi yönetim, topladığı Kurumlar Vergisi'nden pay verirken şirket merkezinin bulunduğu kenti gözönüne aldığı için büyük kentler, özellikle de İstanbul bu verginin büyük bölümünü alıyor. Üretimin yapıldığı, fabrikanın bulunduğu, satışın yapıldığı kentler ise hiç dikkate alınmıyor.

Vergi yerinde toplanıp harcanmalı

Devletin sadece adalet, milli savunma, iç güvenlik ve dış ilişkiler hizmetlerini yürütüp, diğer yetkilerini yerel yönetimlere dağıtması gerektiğini savunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili Bünyamin Günal, "Sağlık, eğitim gibi konularda devlet genel politikaları belirlemeli, hizmeti  belediyeler yürütmeli. Vergiler de yerel yönetimler tarafından yerinde toplanmalı"

diyor. Vergilerin yerinde toplanıp yerinde harcanması gerektiğini belirten Günal, bunu da ancak belediyelerin yapabileceğini söylüyor.

Bünyamin Günal, "Vergiye konu olan üretim neredeyse vergi oradaki yerel yönetim tarafından alınmalı. Çünkü verginin toplanması noktasında belediyeyi hem yöre halkı, hem de vergi mükellefleri göz hapsinde tutar. Halk verginin alınıp alınmadığını, vergi mükellefleri de yerinde harcanıp harcanmadığını denetler. Vergi almayan, ya da aldığı vergileri yerinde harcamayan başkanlardan, hem halk hem de vergi mükellefleri hesap sorar" diye konuşuyor.

Vergi ödeme bilinci olmalı

Vergi ödemeyenlere, Vergi Usul Kanunu'na göre 6 milyon lira para cezası ve her ay için yüzde 15 gecikme cezası veriliyor. Bu ceza cyadırıcı etki taşımadığı için kaçakların ve gecikmelerin önlenmesi de mümkün olmuyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gelirler Müdürü Hüseyin Eren, bu konuyla ilgili görüşlerini açıklarken, "Amerika'da vergi kaçırmak en ağır suç. Bizde ise önemsiz. Kaçan kurtuluyor. Vatandaş da bu riske giriyor" diyor.

Hüseyin Eren, vergi konusunda ilginç bir çarpıklığa da işaret ederek, ülkemizde vergi oranlarının yüksek olduğunu vurguluyor. Vergi yüksek, ama, ceza düşük olduğu için de çok kimse vergi yerine cezayı tercih ediyor.

Çalışanın maaşından kaynakta kesinti yapılması yanında, kayıt dışı çalışan esnafın vergi takibi yapılamıyor. Hüseyin Eren, bu çarpıklıkların giderilmesi için, öncelikle toplumda vergi verme bilincinin yerleştirilmesinin zorunlu olduğunu dile getirerek, "Daha sonra vergi oranları düşürülmeli ve cezalar artırılmalıdır" diyor.

Taslaktaki yenilikler

Meclise sunulmak üzere olan "Mahalli İdareler Reform Taslağı" vergi konusunda bazı düzenlemeler getiriyor.

Taslağa göre; nüfus durumuna ilave olarak yaz-kış, gece-gündüz nüfus farkı, kültür ve turizm hareketleri ibaresi ekleniyor.

Diğer değişikliklerse şöyle;

Belediye Gelirleri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, belediye ve il özel idarelerine genel bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesi hakkında kanunda değişiklikler yapılıyor.

Genel bütçe gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden belediyelere verilen pay artırılıyor.

Yaz-kış ve gece-gündüz nüfusları arasında önemli derecede farklılık olduğu valiliklerce belirlenen belediyelere pay dağıtılmasında, haziran, temmuz, ağustos ve eylül ayları için bu belediye mücavir alan sınırları içindeki Çevre Temizlik Vergisi'ne esas olan konut, konaklama ve işyeri sayısının Devlet Planlama Teşkilatı'nca kabul edilen ortalama hane halkı sayısı ile çarpılması sonucu elde edilen nüfusun esas alınması öngörülüyor.

TÜSİAD'ın önerileri

Türkiye Sanayici İşadamları Derneği (TÜSİAD) ise, Yerel Yönetim Reform Tasarısı kapsamında vergi konusunda şu yeniliklerin getirilmesini savunuyor:

Yerel yönetim gelirlerinin GSMH içindeki payı önce en az yüzde 10'a giderek daha yükseklere çıkarılmalıdır. Bu amaçla; Bir kısım vergiler devredilmeli, bunların tavan-taban oranları merkezce yasa ile belirlendikten sonra, tahakkuk ve tahsili yerel yönetimlere bırakılmalıdır.

Sınırları içindeki merkez yönetimince tahsil edilen vergilere, yerel meclis kararı ile yüzde ekleme yetkisi tanınmalıdır.

Vergi potansiyelini sonuna kadar kullandığı halde yapılması gereken hizmetlere kaynakları yetişmeyen yerel yönetimlere, ülke çapında kurulacak bir "mali denge sistemi" aracılığıyla ve objektif ölçüler içinde yardım yapılmalıdır. Merkez yönetimine bağlı fonlar ve bütçe ödenekleri aracılığıyla yapılmakta olan bugünkü yardım uygulamasına son verilmeli, yardımlar mali denge fonu disiplini içine alınmalıdır.

Yerel yönetimlere vergi dışı yollarla da özgürce kaynak yaratma yetkisi verilmelidir.

Kamu harcamaları içinde yerel yönetim harcamalarının oranı yüzde 50'lere çıkarılmalıdır.

TOBB'un önerileri

Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) de, Yerel Yönetimler Reform Taslağı  kapsamında vergi konusunda bazı düzenlemeler yapılması gerektiğini savunuyor. TOBB'un önerileri de şunlar:

Nüfus esasına göre vergi payı dağıtılması dengesizliklere sebep oluyor. Nüfuslar belirli kriterlere göre yeniden hesaplanmalı. Nufusu mevsimlik değişen yerlerde her ikametgahta ortalama 4 kişi çalıştığı varsayılarak yıllık nüfus hesaplanıp bunun yarısı o yerleşme biriminin nüfusu gibi kabul edilebilir. Otel ve mansiyonlar için de bu yöntemle bir hesaplama yapılıp paylaşım buna göre yapılabilir.

Yasa gereği, büyükşehir belediyelerine de ayrıca, sınırları içindeki genel bütçe gelirlerinden tahsil toplamı üzerinden yüzde 5 oranında pay verilmektedir. Bu uygulama büyükşehir belediyeleri arasında bir eşitsizlik meydana getirmektedir. Örneğin bölgenin coğrafi özelliklerinden ötürü başta İPRAŞ Rafineri'si olmak üzere birçok sanayi tesisi İzmit Büyükşehir Belediyesi sınırlarında yer alıyor. Bu nedenle İzmit, nüfusu daha fazla olan büyükşehirlerden daha fazla vergi gelirine sahip oluyor. Bu eşitsizliğin giderilmesi için bütün büyükşehir belediye sınırları içindeki tahsilat toplamı, yine nüfus esasına göre bölüştürülmelidir.

Vergi adaleti için öneriler

Bünyamin Günal, mevcut sistemin sürdürülmesi durumunda şu önlemlerin alınmasını öneriyor:

* Gece-gündüz nüfus değişikliği olan yerlere vergiden pay verilirken bölgedeki konut ve işyeri sayısı dikkate alınarak ortalama nüfus belirlensin. İşyeri kayıtlarından ortalama nüfusu tespit etmek mümkün.

* Turistik beldelerde konaklama tesislerinin kayıtlarına bakılarak ortalama nüfus belirlensin. Vergiden buna göre pay verilsin.

* Doğu ve Güneydoğu illerinde hizmet ihtiyaçları tespit edilip buna göre kaynak aktarımı sağlansın.

* Şirketlerin merkezleri İstanbul'da olduğu için Kurumlar Vergisi'nden fazla pay alıyor. Merkezleri İstanbul'da olsa dahi, imalatın yapıldığı illere vergiden ekstra pay verilsin.

* Vergi cezaları caydırıcı ve eğitici hale getirilsin. Para cezalarının yanında işyeri kapama, hapis gibi cezalar da getirilsin.

* Vergi affı yapılmasın. Af vergi kaçaklarını teşvik eder.

* Vergilerin miktarı, gerçek gelir ve giderlere göre belirlensin.

* Mahalli vergilerin türü artırılsın.

* Bunların sağlanması için sistem bütünüyle ele alınarak vergi reformu yapılsın.

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Dilber Abla
İHV Gönüllüsü