Proje
EMİNÖNÜ BELEDİYESİ'NDEN YÜZYILIN GİRİŞİMİ
Muhteşem proje
İmparatorluk dönemlerinin yönetim merkezi olan, Sur-i Sultani diye tanımlanan alandaki tarihi kalıntılar aslına uygun biçimde onarılarak çağdaş yaşama kazandırılacak.
Dünyanın en büyük iki devleti Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının yönetim merkezi, 21. yüzyılda dünyanın gözdesi olacak.
Eminönü Belediye Başkanı Doç. Dr. Ahmet Çetinsaya'nın başlattığı proje çalışmaları, "içinde yaşam süren bir müze kent" oluşturmayı amaçlıyor.
Türkiye'nin adını dünya kültür yaşamına belki de altın harflerle yazdıracak bir projenin ilk adımları Eminönü Belediye Başkanı Doç. Dr. Ahmet Çetinsaya'nın girişimiyle atıldı. Proje gerçekleştiği takdirde Eminönü'de dünyanın en büyük kültür ve turizm merkezi ortaya çıkacak.
Projeye göre, Sur-i Sultani, yani Osmanlı İmparatorluğu döneminin "yönetim merkezi" konumundaki alan, son bin yıllık geçmişindeki eserleriyle bir müze kent olarak ihya edilecek. Böylelikle Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait kentsel verilerle birlikte Bizans dönemine ait yapılar da 21. yüzyıla kazandırılmış olacak. Dünyanın iki büyük imparatorluğunun yönetildiği yer olan tarihi yarımada, 11. asırdan 21. asıra kadar geçen süredeki uygarlık trendinin sergilendiği bir kent kimliği kazanacak.
Projenin tanıtım amaçlı ön çalışmalarına göre, istenilen sonuca varabilmek için, ilk üç yılı araştırma ve planlamaya ayrılmak koşuluyla 20 yıllık kesintisiz bir imar ve onarım uygulaması gerekecek. Araştırma ve planlama çalışmaları kapsamında günümüzden geriye gidilerek İstanbul'un fethedildiği tarihe kadar olan Osmanlı dönemi ve fetihe kadar geçen son 5 asırlık Bizans dönemi ele alınacak. İki ayrı dönemin envanteri, konularında uzman olan bilimadamlarından oluşan iki ayrı grup tarafından çıkarılacak.
Daha sonra elde edilen veriler birleştirilerek, öncelikle kent dokusunu var eden ögeler saptanacak. Sonra bunların zamanla uğradıkları değişimler ele alınacak. Sonuçta, farklı uygarlıkların birbirlerini etkileme biçimlerini de yansıtan bir kent dokusu elde edilmiş olacak.
Bütün bu verileri yansıtacak olan tarihi dokuya uygun restorasyon çalışmaları sonunda bin yıllık uygarlığı barındıran ve içinde 21. yüzyıl yaşamının sürdüğü, dünyada benzeri bulunmayan bir kent ortaya çıkacak.
Bu fikir nasıl oluştu?
Projeyi ortaya atan ve ön çalışmalarını başlatan Eminönü Belediye Başkanı Doç. Dr. Ahmet Çetinsaya, bu fikrin oluşmasını şöyle açıklıyor:
"Herkes biliyor ki, Eminönü, bir tarih hazinesi. Ama öyle bir hazine ki, içinde yaşayanlara beş paralık yararı yok. Yani, bu hazine burada yaşayanlara birşey kazandırmıyor. Tam tersine bu hazine, sürekli tüketiliyor. Bölgenin bina envanterine bakıyoruz; pekçok kamu binası var. Kullanılıyor, yıpratılıyor, terkediliyor. Geçmişte de böyle olmuş. Bu kamu binaları arasında tarihi eser niteliği taşıyanların sayısı sayılamayacak kadar çok. Hanlar, köşkler, surlar.. Bunlar ne olacak? Hiç! Öylece kalıyor, zamanın abanışıyla çöküyor.. Tükeniyor. Bu tükenişle toprağa gömülmüş binlerce eser var Eminönü'de. Hani Arabistan Yarımadası için, kazmayı vurunca petrol fışkırır denir ya? Burada da kazmayı vurunca tarih fışkırıyor. Buradaki bir mermer sütun başı, bir insanı yaşamı boyunca rahat ettirecek değere sahiptir. Onu satıp paraya çevirmek mümkün değildir, ama, bu kalıntıları görmek için yüzbinlerce turistin geldiğini düşünecek olursak, o eserler sayesinde, daha büyük kazançlar sağlamanın mümkün olduğunu görürüz. Bu düşünceler birbirini etkileyerek beni ve arkadaşlarımı bugün ortaya attığımız Sur-i Sultani projesine getirdi. Biz zaten, kent dokusuna sahip çıkmak ve halkın sosyal ve ekonomik sıkıntılarına yardımcı olmak amacıyla kurduğumuz Eminönü Hizmet Vakfı'nın da katkılarıyla Eminönü Belediyesi olarak geniş çapta restorasyon çalışmaları yapıyoruz. Bu çalışmaların seyri sırasında gördüklerimiz içimizi buruyor. Muhteşem bir hazineye nasıl sırt çevirdiğimizi görmek tabir caizse kahrediyor. İşte Sur-i Sultani projesine varan yol, bu düşünce zemininde oluştu."
Projenin altından nasıl kalkılacak?
Eminönü Belediye Başkanı Çetinsaya, Sur-i Sultani Projesi'ni sonuçlandırmanın Eminönü Belediyesi'nin gücüyle mümkün olmadığını peşinen söylüyor.
"Hatta" diyor, "bunu gerçekleştirmeye belli bir bakanlığın gücü de yetmeyebilir."
Projenin nasıl gerçekleşeceğine ilişkin görüşlerini ise şöyle anlatıyor:
"Bunu ortaya atarken, biz tanıtma ve kamuoyu oluşturma görevini yerine getirmeyi amaçladık. Projeye, siyaset dışı bir yaklaşımla önce sivil toplum kuruluşları sahip çıkarsa, bu sonuç siyasetçileri de etkiler. Sur-i Sultani, devlet desteği ile gerçekleşebilir. İlçe belediyesi hem bunun parasal faturasını karşılayamaz hem yetkileri buna yetmez. Ama, böyle bir proje İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülebilir. Bunu ille de ben yapacağım diye şovalyelik taslayacak bir insan değilim. Ben yapılması gereken bir doğruyu ortaya koyuyorum. Demin de ifade ettiğim gibi, proje, çok kapsamlı bir çalışma gerektiriyor. Belki de bir konsorsiyum oluşacak. Çalışma grubunun içinde yerel yönetimler, merkezi yönetim, meslek kuruluşları ve üniversiteler olacak. Uluslararası kredi alınacak. Buradaki yaşam bütünüyle değişecek. Yapılacak iş, içinde oturduğunuz bir evi yenibaştan yapmak gibidir. İçinde son derece dinamek bir yaşamın sürmekte olduğu kent, kısmen yeraltı kazılarının da olacağı bir imar düzenlemesi içine alınacak. Kolay bir işten söz etmiyoruz."
Yeni Eminönü'de neler bulunacak?
Bin yıllık uygarlığın özgün çizgilerini taşıyan Eminönü'de konutların yanısıra, otel, kafeterya, satış üniteleri, yönetim ofisleri, yayınevleri, lokanta ve öteki yeme-içme yerleriyle turizme dayalı alış-veriş birimleri ağırlıklı olarak yer alacak.
Bugün parmakla sayılacak azlıkta olan sanat galerileri çoğalacak. Kapalı ve açık konser ve tiyatro salonları oluşturulacak.
Tarihi binalar sergi ve kültürel etkinliklere uygun biçimde düzenlenecek. Geride bırakılan yüzyılların mimari çizgileri içinde bilgisayar çağının olanakları kullanıma sunulacak.
Eminönü, tarihi dokusuyla birlikte yaşayacak. Eski İstanbul'un yeni kimliği 24 saat hareketli bir ortam oluşturacak. Ulaşım sistemi bu kimliğin gerektirdiği yapıya kavuşturulacak.
Doç. Dr. Çetinsaya diyor ki:
“Yapabilmek için inanmak gerekir”
"Proje benim ama, gerçekleştirmek bizim gücümüzü aşar. Zaten bir dönemde gerçekleşmesi mümkün değil, 4-5 dönem sürecek. Böyle bir çalışmaya devlet desteği olması koşuluyla Büyükşehir Belediyesi'nin tam katılımı gerekir. Ancak hemen belirteyim, Büyükşehir Belediyesi'nin bugün böyle bir çalışma içine girmesini, imkansız demesek bile, zor görüyorum. Tarihi dokunun korunması ve ihyası konularındaki tutum bu duyguyu uyandırıyor. Sözünü ettiğimiz proje kapsamında yer alan Gülhane Parkı bu konuda çok çarpıcı bir örnektir. Gülhane çok ciddi bir tahribata uğramıştır. Bir önceki dönemde de böyleydi. Ama, yanlıştan vazgeçilmedi. Aksine tahribat artırılarak sürdü. Sur-i Sultani'nin bir parçası olan Gülhane Parkı'ndaki tahribata duyarsız kalındığını görünce daha kapsamlı bir projeye sahip çıkılacağını düşünmek zorlaşıyor. Çivi çakılması için bile izin alınması gereken Gülhane'de, ne yazık ki, Kurul kararlarına uygun davranılmıyor. Bu bir negatif görüntü olduğu için söylüyorum. Sözünü ettiğimiz büyük projeye parti düzleminde bakmak yanlış olur. Bu bir algılama benimseme meselesidir. Bunun için de konunun önemine inanmak gerekir. Bizim tarihi eserlerimizin önemini ne yazık ki, bizden çok yabancılar kavrıyor. Oysa bugün dünyanın yarısında yaşayanlar, öteki yarısındaki geçmiş yüzyılların kalıntılarını görmek için para harcıyor. Artık insanlık bunu ortak kültür olarak benimsiyor. İşte inanmak lazım derken bunu kastediyorum. Aksi takdirde kenti ve tarihi dokuyu bir bütün olarak ortaya çıkarmak başka türlü mümkün olmaz. Gülhane Parkı, bu proje içinde dünya çapında bir sanat ve kültür alanı olarak yükselecek. Kente ve tarihi dokuya yönelik acımasızlık bir-iki dönem daha sürecek olsa, korkarım ortada kurtarılacak tarih bile bulmak zorlaşacak. O nedenle, böyle bir projenin gerçekleşmesi için önce tarihsel değerlerin ve kültürün önemine inanmak gerekir."