Görüş
Bedrettin Dalan yazıyor
Belediyeler yem borusu
Bana göre, 1580 sayılı yasa ta 1936'da, rahmetli Atatürk tarafından çıkartılmış, verdiği yetkiler bakımından bugün dahi etkili olan bir yasadır. 1580 sayılı yasanın yerel yöneticilere verdiği yetki, verdiği güç bakımından neredeyse padişahlık yetkisidir. Bunun 1936'da verildiğini düşünürseniz Atatürk'ün büyüklüğünü bir daha anlarsınız. Yani o zaman için, merkezi idarenin yerel idarelere verdiği bu yetkiler, çılgınca bir devrim; harf devrimi gibi bir devrim sayılır.
Ama bazı parasal unsurlar zaman içinde etkisizleşmiş. Enflasyon olmasaydı hiç bir şey olmazdı. Ölçüler garip kalmış. Onun yanında değişen dünya şartları ve Türkiye'deki şehircilik şartlarında mali imkânlar açısından zafiyetler çıkmış.
Yasadışılık
Altını özellikle çizerek söylüyorum, Türkiye'deki demokratik yapılanmanın iyi anlaşılamayışı ve demokrasiye süratli bir geçişin neticesinde belediyeler siyasal partilerin birer yem borusu haline dönüştürülmüş.
Dolayısıyla 1580 sayılı yasada yazılı olan yüzde 70-30 oranı aşağı yukarı bugün bütün belediyelerden kaldırılmış.
Yüzde 70-30 oranı, belediye bütçesinin 70'i yatırıma 30'u da cari masraflara sarfedilmesi demektir. Yasada var, bu madde.. Aslında bu maddeyi uygulamayanın cezaî sorumluluğu da var. Ama aynı hatayı merkezi yönetim de yapıyor. Merkezi otoriteyle, mahalli idarelerin politik benzerlikleri dolayısıyla bu hata görmezden geliniyor.
Hani tencere dibin kara seninki benden kara diyemeyecekleri için belediyeler bugün bütçelerinin yüzde yüzünü hatta yüzde yüzünden fazlasını cari harcamalara kullanma noktasına gelmişler. Dolayısıyla kentlerin yapısal sorunları da çözülemez oluyor.
Halkın parası halka
Son 50 yıldır bir büyük kent belediye başkanı olarak bu yasal oranı fazlasıyla tutturmuş tek belediye başkanı olmakla gurur duyuyorum. Zaman geldi bütçemin yüzde 80'ine yakın bölümü yatırıma, yüzde 20 oranı da cari harcamalara gitti. Yani hemşerinin parasını, yine hemşeriye hizmet olarak döndürdük. Şu veya bu partili memurun veya danışmanın cebine aktartmadık. Bu önemli bir unsurdur ki, yasadaki bu kural tatbik edilsin Türkiye'de şehirciliğin birden bire patladığını görürsünüz.
Eğer, belediyelerin gelirleri insanların maaşına gidiyorsa, orada bir aksaklık var demektir. Asıl düzeltilmesi gereken budur. Vatandaşın verdiği para yine vatandaşa hizmet olarak dönmeli. Dönmüyorsa, bu durumda o kurumun varlık nedeni ortadan kalkar.
Maalesef Türkiye'de yanlış uygulamalar sonucu, mahalli idareler bir anlamda kendi kendilerine varlık sebeplerini yok eder duruma getirilmiştir. Oysa, mahalli idareler bir insan için, en az merkezi idareler kadar önemli, hatta daha önemlidir.
Çöpüyle, havasıyla, suyuyla, yoluyla güncel yaşamı düzenleyen mahalli idarelerdir.